YOK OLAN SEMPTOMLARIM, SAĞLIĞA YOLCULUĞUM, AĞIR METAL DETOKSUNUN TEDAVİMDEKİ YERİ  

BU BENİM YOLCULUĞUM….

Sevgi Kaya

(Mimar DEÜ Mimarlık Fakültesi – Mineral Master İntelligent Nutrition USA –  Ağır Metal -Mineraller Uzm.Naturopat – Tamamlayıcı Tıp/ Apiterapi Uzm. Riccon Academy -Switzerland)

Çaresizlik Beni En İyi Anlatan Kelimeydi. Artık Değil.

Kabustan Uyanmak,

Cehennemden Cennete Çıkmak İstiyorsan, Aramak, Araştırmak, Okumak, Öğrenmek İçin Engel Yok.

Bunu Yaparken Ve Yaşarken Kimse Size İnanmayacak: Aileniz, Yakın Dostlarınız, Uzmanlar Ya Da Çok Uzmanlar.

Kendine İnan, Başarmak Mümkün. Sadece Mücadeleden Vazgeçmeyenler Maratonda Bitiş Çizgisinden Geçer.

Başıma Gelenlerden Ne Öğrendim:  Dünyanın En Büyük Değeri Sağlık Ve Onu Geri Getiren Bilgilerdir. İkisini de Sizin İçin Hiçbir Kimse Ve Hiçbir Servet Satın Alamaz.

Dünyanın En Zengin Ve Güçlü İnsanı Olmaya Hazır Mısın? Sağlığını Ve Bunu Nasıl Koruyacağını Biliyorsan Hazırsın.  

Kronik Hastalıklar Biter, Otoimmün Sorunlar Biter, İntoleranslar Biter, Acı, Ağrı, Sızı, Biter, Çaresizlik Biter….

Fiziksel girdiler doğruysa, beynin ve vücudun, yıkım yerine yapım için çalışır…

 

Bölüm 1 – Kısa bir özet:

Son beş yılımın ilk 3 yılı yıkım ile geçti. 2 yılı geri yapım. Yıkım sürecinde sayısız uzmana başvurdum, sayısız test ve tedavi denendi, ismini telaffuz etmekte zorlandığım sayısız kronik ve otoimmün hastalık teşhisi aldım.

Boyun fıtığı

Sinüzit

Candida

Herpes

Faranjit

Behçet,

Fibromiyalji

Lrf

Sjögren

Alerji

Besin İntoleransı

Ağır Metal Zehirlenmesi

Bağırsak Disbiyozisi

Lyme

Lenf Nodülü

Lenf, Mide, Karaciğer, Pankreas Kanser Semptomları

Haşimato Ve Hatırlayamadıklarım…

YOK OLAN SEMPTOMLARIM;

* Boyun fıtığı

* Kronik yorgunluk

* 24 saat kulaklarda dolgunluk

* Bitmeyen sinüs akıntısı, (testlerde ve tomografilerde iltihap gözükmüyordu)

* Yoğun geniz akıntısı buna bağlı damakta açık yaralar. (Konuşamayacak, yutkunamayacak şiddette)

* Behçet belirtileri

* Hiç bitmeyen faranjit

* Alerjik rinit

* Dil, damak ve geniz bölgesinde yoğun maya, candida oluşumu

* Vajinal candida

* Liken planus

* Herpes /uçuk yaraları

* Fibromiyalji

* Sjöngren tipi yüksek düzeyde ağız kuruluğu

* Tükürük bezi tutulumu, hiç tükürük üretememe

* Yutkunamama (çok yoğun mukus, balgam, biyofilm, inflamasyon)

* Damak şişmesi

* Boyunda ele gelen kitleler

* Ağızda Metalik tat

* Bitmek tükenmek bilmeyeni sürekli artan kronik inflamasyon

* Boğazda sürekli mukus, biyofilm oluşumu

* Ses telleri inflamasyonu ve ses kısıklığı

* Sindirim sistemi problemleri ( çok yoğun, yediğin her yemeğin zehir gibi vücutta tepki vermesi)

* Geçirgen bağırsak semptomları bağırsak disbiyozisi

* Göğüs kafesi kemikler içinde ve altında ağrı

* Pankreas kanseri semptomları, Sindirimsizlik ve yoğun gece terlemeleri, iç organ ağrıları, yemek yiyememe,

* Mide kanseri semptomları ve hiç yemek yiyememe, sindirememe

* Yemek yediğin zaman ciğerlerin patlayacak gibi sürekli öksürme, histamin sorunları

* Besin intoleransları

* Beton gibi sert bağırsak ve dışkılama sorunları

*Yoğun göz tutulumu (hiçbir antibiyotik damla vb. ürün ile geçmeyen, gözü ameliyat ile alsalar bu batma ve ağrıdan kurtulsam diyecek düzeyde,)

* Boyun, karın ve kasıkta lenf nodülleri ve lenf kanseri semptomları (artık hiç nodülüm yok bu arada)

* İnsülin direnci belirtileri, el, parmak titremeleri, yemekten sonra uyku hali, sarhoş gibi hissetme vb…

* Haşimato tiroidi teşhisi ( mineral eksikliğine bağlı enzim ve hormon üretimini normalleştirmek için 6 aylık emiramide kullanımı sonrası tiroid hormonları normal fonksiyon değerlerine ulaştı)

* Demir emilim bozukluğu (serbest demir zehirlenmesi)

* Halsizlik ve bacaklarda kas güçsüzlüğü

* Depresyon ve hergün ağlama, ölümden başka kurtuluşun olmadığını düşünme

* Beyinde yoğunluk hissi

* Otoimmün sistemik reaksiyonlar

* 35 kg a düşmüş artık hareket edemeyen, bir lokma yemek yiyemeyen evden dışarı çıkamayan, yutkunamayan biri olmuştum.

* Sayamadığım sayıda doktor, tedavi, ilaç, protokol denemeleri ve harcanan milyarlarca lira. Besin intolens testlerine göre beslenme, çok sıkı candida diyeti, üçlü abx, iv c, iv glutatyon, takviyeler, ozon, akapunktur, biorezonans… hiçbir şey işe yaramadı daha da kötüleştim.

* Çözüm bulunamayan her doktorun psikolojik, fibromiyalji vb.. demesi ile  aile desteğini bile kaybetme. En yakınlarının bile hastalık hastası sanması.

* Bunlar hatırlayabildiğim semptomlar. Çoğunu unuttum, artık bu semptomlar geride kaldı,  son derece enerjik ve mutluyum, o zorlu günleri hiç yaşamamış gibi hissediyorum. Yaşamak çok güzel ve bir zamanlar ölümü arzulayan ben, Allah’ın izniyle  90-100 yaşıma kadar sağlıkla yaşayacağımı ümit ediyorum.

*Yanlış ifadelerim olabilir, çünkü ben sadece bir hastaydım. Yazdıklarım sadece kendi tecrübelerimdir.

Çözümü modern tıpta aradım, iyileşmek için üstüme düşen tüm görevi yaptım. Sayısız uzmana başvurdum, televizyonlarda her gün sağlık programlarına çıkan ünlü hekimler ile aylarca ve sağlığım için çalıştım. Tüm büyük şehirlerdeki üniversite, araştırma ve özel hastaneler, özel hekimler, alternatif hekimlerle 3 yıl tedavilerim için uğraş verdim. Zamanım, milyarlarca param ve emeklerim ile büyük kayba uğradım. Ben ve ailem benim sağlığım için sersefil olduk. Oradan oraya savrulduk.    

Sadece sinüs ve boğazımdaki iltihabi durumla başladığım süreci, ayakta durmakta zorlanan, yutkunamayan, yiyemeyen, kanser belirtileri ile artık evden dışarı çıkamaz, kendi özbakımımı yapmakta zorlanan, artık otomobil bile kullanamaz sarhoşluğa sahip halde, her şeyimi kaybetmiş olarak tamamladım.

Tüm tıp tedavileri ile ilişkimi kestikten sonra asıl serüvenim başladı.

Evden dışarı çıkamadığım o bir yıl, hayatım için 9 aylık yaşam süresi konulan o son bir yıl, kızım ile çoğu gece ağlayarak geçti. Ölüyordum ve annesine ihtiyaç duyan bir çocuğu sana muhtaçken geride bırakmak, acılarımdan daha acıydı. Gece uykuya dalarken sadece ona elimi uzatmamı isteyen evladıma, anne eli uzatamayacak kadar çok fiziksel acı çektim. Çoğumuz için Ne kadar basit, bunu yapabiliyorsanız keyfini çıkarın.

İnternette kendi sağlık sorunlarımla ilgili bulduğum her şeyi Okumaya başladım. Öncelikle sindirim sorunlarına yoğunlaştım. Çünkü artık tek bir lokma yemek yiyemiyordum. Her lokma yemek beni zehirliyordu, yiyemedikçe de bedenim çöküyordu.

Sindirime yardım etmesi için başladığım enzimler benim için tüm bakış açımı değiştiren nokta oldu. Enzim destekleri alınca fark edilir bir normallik yaşıyordum.

Demek ki vücudum enzim üretemiyordu, peki neden?  Enzimler biyolojik işlevler için kontak anahtarı gibidir. Mineraller ise enzim üretimi için olmazsa olmaz kofaktörlerdir.

Vücudumun yapamadığı şey buydu: Enzimler…

Neden yapamıyordum? Çünkü Eğer ağır metal birikiminiz varsa metaller tetris blokları gibi minerallerin yerine geçiyordu ve enzimler bloke oluyordu. Enzimler bloke ise hormonlarda bloke oluyordu. 

Artık neden vücudumun çalışamadığını çok iyi anlamaya başlamıştım. İyileşmek için ağır metallerden kurtulmalıydım. 

Bu aradığım cevaptı ve çözüm yolumdu. Glutayon iv, kişniş, klorella, sipiriluna, medikil bentonit, aktif karbon, zeolite  vb.. nette yazılı tüm detoks ürünlerini sırayla denemeye başladım.. Kişniş ve klorella ile yeniden dağılım yaşadım ve tiroidlerim alarm verdi, haşimato teşhisi konuldu, tiroid fonksiyon bozukluğu oluştu. Sipiriluna ile enzim üretemeyen tükürük bezlerim salya gibi yapış yapış hale geldi ve yutkunamadım. Aktif karbon ile bilmeden tüm yararlı minerallerimi de bağlayıp attım. Zaten ağır metallerden dolayı mineral eksikliği yaşıyorken bunu körükledim. Medikil ile hiç yol alamadım. Düzelen hiçbir şey yoktu. Zeolite ile vücuduma fazladan kurşun ve alüminyum ekledim. Saçlarım saman gibi kurudu. Glutatyon iv ile büyük bir çöküş yaşadım, lenflerim şişti ve tüm vücudumdaki kan adeta beynime saldırdı.

Uzmanların, ağır metal detoksu yapıyor dediği Glutatyon iv yi araştırdığımda hayatımda ilk defa YENİDEN DAĞILIM ZEHİRLENMESİ diye bir kavram ile tanıştım. Önerilen materyallerin çoğu gibi glutatyonda ağır metalleri vücut içinde sadece hareket ettiriyor, bağlamadan ve atamadan vücut içinde hassas organlara yeniden dağıtıyordu. İçimdeki metaller beni yeniden yeniden zehirliyordu. Onları atmak yerine mikser gibi karıştırıp hücresel hasarı arttırıyordum. Olmuyordu, ağır metalleri temizleyemiyordum.  Olmuyordu. olmuyordu ….

Emeramide i okuduğumda işte bu dedim. Aradığım şey bu ihtiyacım olan şey bu. Hakkındaki her şeyi okumaya başladım. Yurt dışında Kullananlar ile yazıştım. Netten indirip çevirdiğim emeramide dosyalarında, Ağır metal hasarını ve gerçek ağır metal detoksunun nasıl yapılması gerektiğini anlatan mekanizmalardan,  arkasındaki bilimi ve kapasitesini görebiliyordum. Aman Allahım, bugüne kadar ağır metal detoksu için neredeyse her şeyi yanlış yapmıştım.

Mutlaka Emeramide bulmalı almalı ve kullanmalıydım.

Bu arada kan testlerimde yüksek kurşun, siyanür ve arsenik vardı. Saç testimde kurşun. Oligoscan testimde alüminyum ve kadmiyum.  

Oligoscan testleri ile mineral ve mikrobesin eksikliğimin farkına vardım. Sonuçların Kan testlerindeki değerlerim ile alakası yoktu. Yüksek D vitamini, B12 kan seviyelerime rağmen metabolik kullanımda referansları yakalayamadım. Enjeksiyon B12 ve D takviyelerine rağmen hücrelerim bu maddeleri alamıyor ve kullanamıyordu. Çünkü Metaller mineralleri altagonize ederek, hücresel mikrobesin ve mineral taşınımını bozuyordu.

Emeramide kullanmaya başladım. Daha düşük dozda 3 yıldır hiçbir tedavi ile yok olmayan sinüs ve boğaz inflamasyonum durdu. Boğazımdaki inflamasyon bıçak gibi kesildi. Ve daha başlamamın 2. Haftasında, 2 yıllık böbrek taşım (böbrek taşları toksik elementlerden oluşabilir) kanala düştü. 1,5 yıla yakın zaman emeramide kullandım. Eksik ölçülen Mineral ve mikrobesinleri tamamladım.

3 yıl önce 9 ay ömür biçilen ve ayağa kalkmakta zorlanan ben, artık enerjik ve mutluyum hiçbir ağrım veya sızım yok. 3 yıldır kronik hastalıklarım için bir hekime veya kliniğe gitmiyorum. Sanırım 90-100 yaşıma kadar sağlıkla yaşayabileceğim doğru yaşam tarzını öğrendim. (Allah’ın izni ve nasibi ile.)

Türkiye’de Emeramide i anlatıyor, ağır metaller ve hasarlarına dikkat çekiyorum. İyileştim ve Kronik Toksitite, Kronik inflamasyon, antioksidanlar, mineraller, naturopati ve apiterapi eğitimleri aldım. Öğrendikçe hevesim artıyor, neden hastalandığımı, neden iyileşemediğimi daha iyi anlıyorum. Neden bu kadar basit bir çözümü bana modern tıbbın veremediğini anlıyorum ve anlatmaya çalışıyorum.

Ben ilk hastalandığımda diplomalı bir sağlık uzmanı değildim, ama sonrasında iyileşme yollarımı pek çok insana anlatabilmek için bir çok tıbbi eğitimler aldım. 

Tecrübelerim ve eğitimlerim ile kronik bir hastadan, Türkiye’de ilk ve tek MİNERAL MASTER sorumluluğuna uzanan bir yolum oldu. 

Önümde şimdi başka bir sorumluluk var: Sağlığın gerçek yollarını diğer hastalara doğru anlatabilmek.

Bunu doğru başarabilmek için; DEÜ Mimarlık Fakültesi mezuniyeti ve 30 yıllık profesyonel aktif mimarlık kariyerime ek, son 5 yıl boyunca sağlık eğitimleri aldım.

  • DEÜ Mimarlık Fakültesi Eğitimi 1989-1995
  • Artı Bodrum Mimarlık Mühendislik Ve İnşaat Ltd. Şti. kurucu ortağı ve yöneticiliği 2002-2024
  • BÜTÜNCÜL TIP OKULU- Kronik Toksiste, Ağır Metal Zehirlenmesi, Toksik Halojenler Antioksidanlar, Mineraller, Vitaminler, Kronik İnflamasyon Eğitimleri -2019- 2020
  • RİCCON ACADEMY -Switzerland Naturopati Uzmanlığı Eğitimi– 2021
  • SAĞLIK EĞİTİM DERNEĞİ- Arıcılık Ve Apiterapi Eğitimi– 2022
  • MİNERAL MASTERY- İntelligent Nutrition Eğitimi -2024

Bu yolda eğitimlerime destek veren tüm uzman, eğitmen ve sağlık danışanlarıma teşekkür ederim.

Ben bir ürün satıcısı değilim, bir umut taciri değilim, sadece eskiden hasta olan ve çaresizlikten kendi yolunu çizmiş biriyim. Tek bir insan çok şey değiştirir. Küçük bir ipucu bilgi ise hayaller ötesinde imkanlar sağlar.

Diploma veya sertifika dediğimiz şey bir kağıt parçası ve kağıt üzerinde ya da online cevapladığımız bilgilerin eğitimini aldığımızı gösterir, ama uzmanlık; metabolik işlevleri anlamayı gerektirir. Başkasının üzerinde veya kitaplardan okuyarak kazanılan bilgiler mi, yaşayarak edinilen bilgiler mi?

Kimse seçim yapmak zorunda değil, hepsini, ulaşabildiğiniz her bilgiyi değerlendirin. Bunun için engel yok. Teknolojinin en kolay sağladığı şey; bilgiye ulaşım…

Yaşadıklarıma, bana yardım edebilen –  edemeyen tüm uzmanlara, hastalığıma sabreden aileme, sağlık yolculuğumdaki hasta arkadaşlarıma destekleri için teşekkür ederim. İyi ki bu zor yolu yürüdüm. Bana hayal bile edemeyeceğim yeni bilgi kapılarını açtı. Metabolizmamızda keşfedeceğim yeni bilgiler, mekanizmalar için sabırsız ve heyecanlıyım.

Tecrübelerini paylaşan uzmanların makalelerine, benim gibi yaşadıklarını paylaşan eski hastaların tecrübelerine, bilime ve bilgiyi ulaştıran teknolojilere minnettarım. Bana yaşamak için 2. şansı verdiler… Kısaca, hayat çok güzel ve milyarlarca hücremin hepsi mutlu…  

 

Neden emeramide kullandım? Neden Emeramide anlatmaya çalışıyorum ?

Çünkü Hayatım, sağlığımı düzeltecek bir ilacı veya uzamanı beklemeyecek kadar kıymetli…

*Emeramide Koenzim-A’nın terminal ucunda bulunan bir amid bağlantısı ile bağlanmış dikarboksibenzoattan (elmalar ve kızılcık meyvelerinde bulunur) oluşan doğal bir yapıya sahiptir. Bu doğal bileşiklerin her ikisi de hidroksil serbest radikal temizleme özelliklerindeler. Daha önce OSR adıyla iki yıl boyunca bir diyet antioksidanı olarak satıldı. Cıva atomunu veya zaralı ağır metal ve oksidatif strese sebep olan serbest radikalleri çevreleyen, iki koldan sülfür içeren şarzsız bir bileşiktir.  Yapısı o kadar doğaldır ki Emeramide i tasarlayan Dr. Boyd Haley der ki ‘’ Bir bifteği pişirdiğinizde bile daha büyük bir kimyasal müdahale yapmış olursunuz. Emeramide’ in yapısı bu kadar doğala özdeştir. Bileşik son derece güvenlidir’’

Emeramide insan kullanımında tek bir olumsuz olay rapor edilmedi.

* İnsan deneylerinde cıva zehirlenmelerini tamamen iyileştirdi. Ölümcül dozda cıva verilen fareler hayatta kaldı ve iyileşti.

Dr. Klinghardt otizm tedavi protokolünde çocuklarda kullandığını ve muazzam sonuçlar aldığını yazmıştı. Dr. Mutter 10 yıldır otoimmün hastalıkları tedavi etmek için kullanıyordu. Dr.sircus ağır metal detoksu için en iyi alternatif olduğunu belirtir.

 

*Kan beyin baryerini geçip, hücre içine girip etkili bir şekilde ağır metali ve serbest radikali bağlıyor ve asla ayrışmıyor. Yeniden dağılım ve yeniden zehirlenme etkisine sebep olmadan bağırsaktan güvenli bir şekilde atılıyor. Bunu yaparken vücudun hücre içi doğal glutatyon sentezini arttırıp,  detoks için vücut antioksidan sistemini destekliyor

 

*Ağır metali dokular ve beyin içinden hem söküyor, hem bağlıyor, hem toksik etki yapmadan bağırsaktan kolayca atıyor.

 

*Üstelik ağır metal dışında vücutta rastladığı kronik inflamasyona sebep olan serbest radikal ve toksinide bağlayıp atıyor.

 

Bölüm 2 – Ayrıntıları ile hastalık ve sağlık serüvenim :

Sevgi Kaya 

 

6-7 Yıl önce, *boyun fııtığı* olduğumu sanıp tedaviler alıyordum. bilgisayar başında uzun saatler çalışmaya bağlanmıştı. Fizik tedavi ve zaman zaman kıpırdayamadığım günlerde ağrı kesici iğneler yapılıyordu. Yatağımda ki hiç bir yastık rahat değildi. boyun ağrılarım için çalışma biçimime, yatma biçimime bahaneler buluyordum. 40’ lı yaşlarımın başındaydım. DURUMU, VÜCUDUN YAŞLANMASI VE YIPRANMASINA YORUYORDUM.

  • *Son beş yıldır boyunumda hiç bir sıkıntı yok.* Daha yoğun çalışıyorum ama artık boyun fıtığı ile ilgili hiçbir belirti yaşamıyorum.

Kronik yorgunluk çekmeye başlamıştım. Enerji vitaminleri, egzersiz ile durumu düzeltmeye çalıştım. O zamanlar kilo ve ciddi hiç bir sağlık sorunum olmadığı için bol basit karbonhidratlı öğünler, bolca talı, çikolata, abur-cubur ve unlu gıdalar beslenmeme dahildi. Geçmeyen yorgunluğu da yaşımın ilerlemesine bağlı görüyordum.  

*Henüz semptomların vücudun bizimle konuşma biçimi olduğunu bilmiyordum.* Doğum yapmak dışında hiç hastaneye gitmemiş biriydim.

*Kulaklarımda dolgunluk oluştu.* Başlangıçta yarım saat – bir saat süren dolgunluk gittikçe arttı. Artık 24 saat sürekli oluyordu. Sesleri sanki bir mikrofondan duyuyordum. Testlerde hiç bir aksaklık yoktu.

Bir iki ay içinde *sinüzit başladı.* Antibiyotik verildi. bir haftalık antibiyotik kullanımı sonrası boğazım,*dilim bembeyaz candida reaksiyonu verdi.* Vajinal kandida belirtileride dahildi. *Boğazımda yaralar olmuştu*, çok canım acıyordu. Küçük küçük sivilce gibi yaralar vardı boğazımda.

Mantar ilaçları ile tedaviye başladık. Düzelme yerine her şey alevlendi. Sinüzit problemleri dahil.

*Candida kabusu başlamıştı.* Çok sıkı bir candida diyetine başladım. Tüm dudaklarımın üstü herx sonucu herpes ile dolmuştu. Bir bıyık gibiydi adeta. Daha önce tek tük herpes çıkmıştı. Ama bu gerçekten bıyık gibi tüm dudaklarımın üstünü kaplamıştı. Görenler şok oluyordu.

Beslenmemden şeker ve karbonhidratı çıkardığımdan beri, vücut enerjim son derece yüksekti. kandida diyeti işe yarıyordu. Ama *boğazım damaklarım hala yara içindeydi. Yaralar dayanılmaz acı veriyordu. Konuşmak bile acı veriyordu.*

  • *Artık 3 yıl boyunca hiç geçmeyecek açık damak yaraları ve yırtılırcasına tahriş olan boğaz ağrıları dönemine girmiştim.*

Ne yaptıysak durmuyordu. Kronik sinüzit ile oluşan geniz akıntısı yaraları daha da azdırıyordu. Burun kanalımdan aşağı ve mide kanalımdan yukarı sürekli yoğun mukus – balgam – biyofilm oluşumu vardı. Yutkunamıyordum artık. acı içinde ağlıyordum. Konuşmak bile acı vericiydi. Geçmeyen ağız yaraları için *behçet hastalığı* ihtimali düşünüldü.

Yaşadığım yerdeki tıbbi imkanlar ne olduğunu anlamaya yetmiyordu. *Sürekli büyük şehirlerdeki hastanelere ve hekimlere gitmeye başlamıştım. Başladığım ozon, c, sülük, hacamat, fitoterapi vb. bağışıklık güçlendirici alternatif tedaviler, işe yaramıyordu.*  O hekimden bu hastaneye, tıbbi tedavilerden, alternatif tedavilere koşuyordum. *İyileşen hiç bir şey yoktu. Ama ilerleyen çok şey vardı.*

  • *SEBEPLERİ ANLAMAK İÇİN KANDİDANIN DAHA ÖTESİNE BAKMAM GEREKİYORDU.

PPİ ilaçları ile mide asidi baskılanarak helico tedavisi yapmaya başladık. Damak ve boğazımdaki yaralar mide asidi azlığında daha da arttı. Bunun mide asidinin baskılanmasına bağlı olduğunu anlayıp bu ilacı da bıraktım. yaralar iyileşmiyordu. Hala çok canım acıyordu, yara ağrıları ile konuşmak veya yemek yemek çok zordu.

  • O ZAMANLAR MİDE ASİTİNİ AZALTMAK YERİNE ARTTIRMAM GEREKTİĞİNİ BİLMİYORDUM. ANTİ ASİTLERİN ZARARINI VE ALÜMİNYUM İÇERDİĞİNİ DE BİLMİYORDUM.  

Genizimde sürekli akıntı vardı. Buna neyin sebep olduğunu, bilmiyordum. Sürekli bir iltihap vardı. Boğaz enfeksiyonu geçirir ve 1- 2 gün ağrısına dayanamazsınız ya. Artık hergün bu ağrı ile mücadele ederek yaşamaya çalışıyordum. Böyle bir şey olamazdı. Hiç bir sağlık uzmanı sorunlu bir şey bulamıyordu.

Ama ben *Ağrılar ve yaralar içinde yutkunamayan konuşamayan halde saniyelerimi ve saatlerimi sayıyordum. bitmiyordu, bitmiyordu, bitmiyordu.* Böyle nasıl yaşanırdı ki. bu acılardan kurtulmak için ölmeyi istedim. kimse hiç bir şey yapamıyordu.

Çekilen tomografiler ve kan testelerinde hiç bir şey gözükmüyordu. Vücudum iltihabi bir tepki veriyordu. İltihap olmayan bir iltihap yaşıyordum. O günlerde bunun kronik inflamasyon olduğunu da bilmiyordum. Vücudumda sürekli oksidatif stres yaşatan bir şey vardı.

O günlerde oksidatif stres ne kadar boş bir deyimdi benim için. Organlarımın tüm çalışmasını bozan şeyin bu iki kelime olduğunau söyleseler inanmazdım: Oksidatif Stres

Yaralar geçmediği gibi, sürekli bir geniz – sinüs – balgam mukusları (biyofilm ve inflamasyon tepkisi olduğunu hala bilmiyordum)  ile artık yutkunamıyordum.  Cehennem gibiydi. *Bir dakikada kaç kez yutkunuyorsunuz sayın. Benim her yutkunmam canından can gitmesiydi.* Böyle yaşamak imkansızdı.

Türkiyenin ünlü doktorlarına, ünlü üniversite hastanelerine, özel hastanelere taşınmaya başladım. Uçak ile seyahat ediyordum. Hastane, doktor, tedavi peşinde harcanan iki yılda hiç sonuç alamadım. Sayısız test, muayene, ilaç, takviye, tedavi almıştım, denemiştim. Çözüm yoktu.

  • LRF denilen bir reflü olduğumu söyleyip yeniden PPİ tedavisi başlandı. Boğazımda ki inflamasyon artık ses tellerimde inflamasyon yapmıştı.

Bir hafta kadar biraz iyileşen yaralar mide asidi baskılanınca daha da arttı. Artık damaklarım şişiyordu. Bir balon gibi ağzımın içinde aşağı sarkıyordu adeta. Sebep ve çözüm bulunamadığı gibi sorunuda anlayamayan tüm uzmanlar hastalığımın psikolojik olduğunu iddia ettiler.

Romataoloji uzmanları fibromiyalji olduğuma ikna oldular, ama ben olmadım. Antidepresanlar reçete edildi. Ama kullanmadım. Kimsenin bulamadığı bir hastalığım vardı….Ama neydi ???

Başa çıkamadığım mukus beynimi sıkıştırıyordu. Yaralara yutkunamamaya bir de bu eklenmişti damaklarımın şişi ile birlikte artık tükürük üretemiyordum. Kupkuru bir ağız içinde sadece mukus ve yaralar vardı. Ağzımda metalik tat oluşuyordu.

  • Şimdi de sjögren olduğum söylendi.

Patolojiler, testler… Sonuç yoktu. Yatarken başımın tepesinde bir yere serum poşetini asıp ağzımın kenarına hortumun ucunu bantlıyor, damla damla su vermeye çalışıyordum. Tükürük bezlerim bir damla tükürük üretmiyordu. Boğazım adeta yırtılıyordu.

10 Günlük su oruçlarına başladım. Oruçlardan sonra bir hafta sıkıntılarım azalıyordu. Sonra aynı şiddette geri geliyordu. O zaman farkettim ki oruç bedenimde iyileşme yapıyordu. Bir süre sonra oruçlar işe yaramamaya başladı. Vücudum mikrobesinlerden eksikken tuttuğum daha fazla oruç artık zarar verme noktasına gelmişti. Boynumda ele gelen kitleler vardı.

Karbonat, karanfil, okaliptüs yağlı kendi burun spreylerimi yaptım.. Her 15 dakikada bir tüm sinüsleri yıkayınca boğazımdaki yaralar iyileşmeye başladı. Burun spreyimi 24 saat cebimden hiç çıkarmadan, abartısız her 10-15 dakikada bir burundan çekerek tüm genzimi yıkıyordum. Kendi Salgılarımın yapamadığını burun spreyine yaptırıyordum.

NEDEN SALGI BEZLERİM ÇALIŞMIYORDU?

Çünkü tüm salgı bezlerimin yıllarca güvenlik önlemsiz sökülen metalik dolgulardan sızan cıva ile hasar gördüğünü bilmiyordum.

Bana zarar veren bu mukustu. İltihabi reaksiyonum hiç bitmiyordu. Çeşme gibi iltihap vardı. Boğazım hep yara idi. Bu bakterilere ve ağır metallere verilen inflamasyon tepkisiydi. O zamanlar bunu da bilmiyordum. kimse bilmiyordu. Bu iltihabi ortamda, zaralı pataojenleri bağışıklığım kontrol altına alamıyordu.

Besin intolerans testleri yapıldı, ağır metal zehirlenmesi tesbit edilidi. intoleranslı besinler çıkarıldı, ağır metal tedavisine başladık. Chlorella, sipiriluna, medikil bentonit…  Bunların doku ve hücre içi metaller üzerinde etkisizliğini hatta klorellanın yeniden dağılım yapabileceğini, amalgam dolgular ile birlikte kullanılmayacağını, hiç bir uzman söylemiyordu. Yapılamayan bir ağır metal detoksu yapılıyormuş gibi hastalığımın daha şiddetlenmesine katkı sağladık.

  • İşe yaramıyordu. İnflamasyon artıyordu. İltihap olmayan bir iltihap tepkisi var diyordu doktorum.

Bağırsak disbiyozisi için verilen antibiyotik beni bir kaç haftalığına semptomlarımdan uzaklaştırdı. Tamam galiba iyileşmeye başlayacağım diye düşünmeye başladım. Ama bir kaç hafta içinde tüm semptomlarım geri geldi.

Sonunda bunu dikkate alan başka bir doktor antibakteriyel tedaviye cevap veren bir hastalığımın olabileceğini söyledi ve lyme testi istedi. Ama beni kene ısırmamıştı, yine adını bilmedediğim bir hastalık karşımdaydı. Testi reddettim. Lyme semptomlarını okuyunca benim yaşadığım kronik inflamasyonun sebebinin buna bağlı olabileceğini düşünmeye başladım. O çok pahalı LTT testini yaptırdım. İki yıldır yapılan her tetkik boşaydı. Bu da boşa çıkacak diye düşündüm.

  • Test pozitif çıktı. Lyme bakterisi ile tanıştım. Artık neden hastalandığımın sebebini biliyordum. (aslında hala yanılıyordum, sebebini çok sonra anlayacaktım) Vakit kaybetmeden tedavisini araştırmaya başladım.

Tedavisi yoktu. Almanya kliniklerinden hastalar ile görüştüm. İyileşen yoktu. Bir ümitle ceftriakson ve üçlü abx  e başladık. Bundan fayda gören hastalar vardı. *Antibiyotik reaksiyonu sonucu ellerimin üstündeki tüm deriler yandı. Ellerimde sadece kanlı et görünüyordu.* Antibiyotik tedavisi mukusu biraz azalttı. bir – iki ay.

Sonra büyük bir çöküş yaşadım. Her şey daha şiddetli geri geldi bu kez antibiyotiklerden iflas etmiş geçirgen bir bağırsakla birlikte, yediğim hiç bir şeyi sindiremiyordum. Artık hiç bir organım çalışmıyordu. iç organlarım ağrıyordu. karaciğerim, pankreasım, safram ağrıyordu. Artık hiç bir şey yiyemiyordum. Su bile dokunuyordu. Bir lokma yemek yesem akciğerlerim patlayacak gibi oluyordu. Deli gibi öksürüyordum. Yemeklerden sonra başım dönüyordu, sarhoş gibi hissediyordum, ellerim titriyordu. Dışarı çıkmaya cesaret edemiyordum. Artık oruçlar bile işe yaramıyordu. 35 Kiloya düştüm. belki daha da aşağıya. 35 Kg ın altını ölçmekten vaz geçtim. İskelet haline gelmiştim. Evden dışarı çıkamıyordum, çünkü kıpırdayamıyordum. iltihap ve damak yaraları geri gelmişti. Bu dünyadan tüm rızkım kesilmiş diye düşünüyordum. Ölüm tek çareydi. yatamıyordum. Sabaha kadar koltukta oturur vaziyette gecelerimi geçiriyordum. Yattığımda organlarım sanki daha çok çalışmıyordu. Böyle 2-3 ay hiç yatağıma gitmeden yaşadım. Geceleri tüm vücudum su içide kalıyordu, çarşafları, kıyafetlerimi üç kez dört kez değiştiriyordum. Geceleri adeta kendi terim ile duş almış gibi geçiyordu. Korkunç kabuslar görüyordum. Uyumaktan korkuyordum.

Bitmiyordu, herşey daha da şiddetleniyor hergün yeni sorunlar ekleniyordu. Bu yaşadıklarımın fiziksel bir hastalık olduğuna artık kimse inanmıyordu. Çünkü yapılabilecek tüm modern tıp ve alternatif tıp tedavileri denenmişti. Ama iyileşmek yerine daha da ağırlaşıyordum. 

  • Gözümde tutulum başlamıştı. Gözümün biri Notre Dame’ın kamburu gibi şişti. Görüntüsü umurumda değildi. ama öyle batıyordu ki. Yaşayamıyordum. Uyuyamıyordum, yutkunamıyordum, yiyemiyordum, kıpırdayamıyordum, göremiyordum… Gözümü oyup alsalar bu batma yok olur muydu, diye düşünüyordum. Mümkün olsa hemen bir gözümü aldırırdım, gerekirse tek gözle yaşamaya razıydım. O kadar şiddetli azap veriyordu ki.

Artık okuldan gelen kızıma kapıyı açabilmek büyük bir başarıydı benim için. Bunu yapmanın bile zor olduğu bir hareket kabiliyetsizliğine düşmüştüm. Kendi kıyafetlerimi bile giymeyi başaramayıp, ağlardım çoğu günler.

O günleri hatırlayarak bunları yazarken şimdi de gözyaşlarıma boğuluyorum. Ne kadar çaresizdim. 

Lenflerim şişti, karaciğer, mide, pankreas kanseri araştırılıyordu. Tüm belirtiler uyumluydu. Hastalığım süresince görüştüğüm az sayıda arkadaşım artık beni gördüklerinde, ağlayarak yanımdan ayrılıyordu, iyileşmem için hiç umut yoktu. Ölmek kurtuluş olacaktı benim için. O kadar çok fiziksel ağrım vardı ki. Yutkunmak, görmek, nefes almak, yemek yemek, yürümek, konuşmak gibi en temel fonksiyonlarımı yerine getiremiyordu vücudum. 10 Yaşında bir çocuğun kilosundaydım. Deri kaplı bir iskelettim. 

  • Ailem dahil tıp sistemi beni psikolojik hasta olarak görüyordu. Yapayalnız kaldım. Acı içinde günler- aylarca ağladım. Tüm tıp sistemi ile bağlantımı kestim. Kimse bana inanmıyordu. Kimse yardım edemiyordu. Allah’a yalvardım. Dua ettim. Yalnız, çaresiz ve acı içinde.
  • BUNDAN SONRA TÜM TEDAVİLERİMİ KENDİ BAŞIMA ARAŞTIRIP YAPMAYA BAŞLADIM.

Çaresizlik… Bu tek kelime arkasında yaşananlar, yazması, ifade etmesi zor duygular ile dolu… Bunu açıklamaya çalıştığımda, hatırladıkça göz yaşlarım konuşuyor benim yerime…

Yurt dışı tıp makalelerini okumaya başladım. Dr. Klinghardt ve Dr. Mutter’ i. Yurt içi ve dışı sağlık guruplarını takip etmeye başladım. Benim yaşadıklarıma benzer yazılara rastladım. Özellikle ağır metal hasarını anlatan gurupları okudukça, bozulan mekanizmaları gördükçe sorunumun bunlara ne kadar da çok benzediğini farkettim.

  • Sağlık sektörünün o çok küçümsediği google doktorluğu hayatımı kurtaracaktı. Ama bunu henüz bilmiyordum. Google sağlık yazılarına, guruplarına minnettarım.

Okuduklarıma göre ağır metaller enzim blokasyonu yapıyordu. Bende enzimleri üreten karaciğer, safra, pankres ve midem sanki hiç çalışmıyordu. sanki içimde bir silindir ile oraganlarımın üstünden geçiliyordu. Bu çoklu organ yetmezliği gibiydi.

Sindirim sorunlarım ilk başladığında biraz enzim kullanmıştım. okuyup araştırdıklarıma göre enzim miktarını yükselttiğimde organlarımdaki çalışma sorunları azalmaya başladı. Yükselttim değim doz, oldukça yüksek dozlardı. Bir öğünde 1 kapsül yerine 3- 5- 7 kapsül enzim almaya başladım. Betain hcl mide asiti kapsülleri ile destekledim. Besinlere karşı olan intoleransım yoktu artık. Buna 550-750 mg quercetin ve bromelain ekledim. Artık biraz yiyebiliyor ve öksürmüyordum. Geceleri terlemiyordum. Her yemekten sonra zehirlenmişim gibi bana zarar veren göstergeler olmuyordu.

  • Cehennemden cennete çıkmış gibiydim. Organlarım normal çalışıyordu. Bu inanılmazdı… 3 Yıl peşinden sürüklendiğim çok uzman ve pahalı sağlık sektörü bu kadar basit bir çözümü bana bulamamıştı: Enzimlerim çalışmıyordu.

PEKİ MİNİK BİR BEBEĞİN YA DA YAŞLI BİRİNİN ENZİMLERİ TIKIR TIKIR ÇALIŞIRKEN BENİM Kİ NEDEN İŞLEMİYORDU?

Çinko, magnezyum, selenyum. vb. mineraller olmadan, vücut enzim üretemiyordu, koenzim Q10 olmadan da enzimleri kullanamıyordu. Bunları ekleyerek sorunu çözebilir miydim?

O kadar baist değildi. Takviye ettiğim mineraller, sanki hiç almıyormuşum gibi seviyelerimi yükseltmiyordu. Bir iyileşme platosunda takılı kalmıştım.  

Yeterli mineral rezervi yoksa, enzim üretimi yapamazsın. Eğer vücutta ağır metal birikimi varsa, mineral rezervlerini dolduramazsın. Ağır metaller mineraller ile yer değiştiriyor, enzim üretimlerini bloke eder. Detaylarına girmeyeceğim çünkü bunun için ağır metalin zarar verme mekanizmalarını yazmakla bitiremediğimiz sayısız bilimsel makalelerimiz var. Ağır metalin hasar kapasitesini onları okuyarak kolayca keşfedebilirsiniz. 

Sindirim enzimlerim bloke ise, yeni öğrendiğim sistemik enzimlerimde bloke olabilirdi. Günde 5 kapsül sistemik enzim takviye etmeye başladım. Bir kaç ay sonra, boğazımdaki  mukus artık incelmiş ve azalmıştı. Artık ağzım ve boğazım yara olmuyordu. Tam olarak bu mukus oluşumunu durdurmalıydım.

Lyme bakterisi ne karşı antibiyotikler ve antibakteriyeller ile kazanamadığım direnci, enzimler ile kazanmıştımylme bakterilerini yok etmeye çalıştığımda hiç bir sağlık koşulum düzelmemişti, ama enzimler ile lyme hastalığı ile ilgili semptomlarım tamamen gerilemişti.

Artık lyme ile ilgili ciddi sorunum kalmamıştı. Bunu paylaştığımda çoğu kişi güldü geçti. ‘’enzimler ile lyme ın ne alakası var’’ diye düşündüler. Ama enzimler tüm metabolik işlevlerin olmazsa olmazıdır. İnsan vücudu elektrokimyasal bir makinedir. Makineyi çalıştıracak yakıt besinlerse, enzimler besinleri işleyecek işçilerdir. sürekli besin aldığınızı ama onu kullanamadığınızı ve dönüştüremediğinizi düşünün.  Bu toksik yükü arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Çöp dolu bir vücutta sağlığı düşünmek hayalden başka bir şey olamaz.

  • ARTIK KÖKÜNÜ KAZIMAM GEREKEN İNFLAMASYONU DURDURMAYA ÇOK YAKINDIM

Enzim blokasyonlarına madem ağır metaller yol açıyordu, o zaman onlardan kurtulmam gerekiyordu. Bu o kadar kolay değildi. Metaller sindirilemiyordu. Vücut içinde parçalanamıyordu ve hücre içinde sürekli oksitlenerek yani paslanarak inflamasyon oluşturuyordu. İşte hastalığımın başında ‘’iltihap olmayan bir iltihap yaşıyorsun’’ denilen kavramın açıklaması buydu. Yıllardır sonu gelmeyen mukus ve iltihap buna bağlıydı.

  • AĞIR METALLER HÜCRE İÇİNE GİRER VE ORDA OKSİTLENİR YANİ PASLANIR. İŞTE SONU GELMEZ İNFLAMASYON KAYNAĞI. BUNU DURDURMALIYDIM.

Önce yanlış ağır metal detoksları uyguladık. Çoğu kişi gibi ne olduğunu bilmediğim yeniden dağılım reksiyonları yaşadım. Glutatyon, kişniş, ala… Ağır metal detoksu için asla yapılmayacaklar listesindeki birçok şey uygulandı. Kimse bunların yanlış uygulamalar olduğunu bana söylemedi.

  • Yaşadığım yeniden dağılım ile haşimoto teşhisi kondu. Karaciğer bölgesinde ağrılar olurdu. Glutatyon iv den sonra tüm lenflerim şişti. kendi kanım adeta beynime saldırdı. Yeniden dağılım yapan detoks yöntemleri ile daha da çok zarar görmeye başladığımı anladım. Nasıl bunu başarabilirim diye durmadan araştırma içindeydim. Birikmiş ağır metalleri atmadıkça inflamasyon asla bitmeyecekti. Bir gün lyme gurubunda emeramide hakkında bir dosya paylaşımı okudum. O gün benim için sağlığa giden yepyeni bir kapı açıldı.

Emeramide in ağır metaller üzerindeki performansını inceledim. Kullananlar ile yazıştım. Dr. Klinghardt’ın ve Dr. Mutter’in emeramide tedavileri hakkında yazılarını okudum. Boyd Haley’nin paylaşılan makalelerini, faz deneyleri sonuçlarını okudum. Arkasında büyük bir bilim vardı, neden hiç bir detoksun işe yaramadığını, nerede yanlış yaptığımı, emeramide dosyalarını okudukça daha iyi anladım. Yurt dışından mutlaka temin etmeli ve kullanmalıydım.

Bir yandan da ağır metal hasarını anlatan her şeyi arşivleyip tekrar tekrar okumaya başladım. Okudukça tüm sıkıntılarımın çıkış kaynağının bu olduğundan iyice emin oldum.

Kronik inflamasyonu, enzim blokasyonunu, bağışıklığımın baskılanmasını, enfeksiyonlar ile başa çıkamamamı, tüm besin intelorans ve kimyasal duyarlılıkları, histamin sorunlarını orataya çıkaracak zemini hazırlayan, yaşadığım hücresel toksititeye sebep olan kronik toksik metal yükümdü.

Neredeyse tüm kronik hastalık sahibi kişiler, yüksek ağır metal birikimine sahiptir. Hücresel toksitite tüm mineral ve hücresel mikrobesin taşınımına müdahale eder. Bu da yavaş ve sinsice metabolik koşulları işlemez hale getirir.

Ağır metal detoxu için 2019 temmuz ayından beri emeramide kullanıyorum. Türkiye’de ilk kullanan kişiyim. Düşük doz ile başlayıp günde 300 mg dozaja çıktım. Düşük dozajda tam bir serbest radikal avcısı oldu benim için. Tüm oksidatif stresi aldı ve enerji dolu oldum. Yavaş yavaş dozajı yükselttiğimde, ağır metali bağlayıp atılmasını hafif halsizlik, bazen de sinüs bölgesinde hafif baş ağrısı olarak hissettim. Başka olumsuz hiç bir olay yaşamadım. İki yıldır hiç rahatsızlık vermeyen bir böbrek taşım vardı. Böbrekte stabil duruyordu, her ultrasonda kontrol ediliyordu. Emeramide başladıktan sonraki ikinci hafta, bir gecede kanala düştü. Ben iki yıldır stabil olan taşın atılmasını da emiramidin tetiklediğini düşündüm. Sonraki araştırmalarımda böbrek taşlarında toksik metallerin olduğunu ve emeramide in böbrek toksititesini çok çabuk giderdiğini okudum. Keza sonrasında 85 yaşındaki babam emeramide kullanmaya başladığında kronik prostat ilacını bir kaç hafta içinde bıraktı.

Araştırmalara göre EMERAMİDE VÜCUTTA RASTLADIĞI TÜM SERBEST RADİKALLERE BAĞLANIYOR.

Emiramide özellikle cıvaya bağlanıyor ve ayrışmaz bir bileşik oluşturuyor. Tek dikkat etmeniz gereken doğal detox ve boşaltım sürecinin (bağırsak ve idrar boşaltımı) düzenli devam etmesi. Emeramide hakkındaki diğer teknik bilgileri emeramide konu başlıklarında ve emeramide Türkiye fb gurubunda paylaşıyorum.

 

AĞIR METAL DETOKSUNDA BENİM İÇİN EMERAMİDE İ TEK SEÇENEK HALİNE GETİREN ÖZELLİKLERİ:  

  • Emiramide cıvaya bağlanıyor ve ayrışmaz bir bileşik oluşturuyor.
  • DMSA ve DMSP, ALA, kişniş, glutatyon. tüm bilinen şelatörlerde bu bağ çok zayıf , buda yeniden dağılıma ve şelasyon sırasında tekrar organ zehirlenmesine, kullanan kişinin yeniden hücresel hasar almasına sebep olur. Yakaladıkları metalleri çok kısa sürede kan dolaşımına geri bırakırlar. Provake edilen metaller kan yolu ile en hassas organlara yeniden yerleşir. Vücut içinde metalleri hareket ettirip karıştırmaktan öteye gitmezler.
  • Yine bilinen şelatörlerde yararlı mineral emilimi bir sorundur. Emeramide ile yapılan deneylerde kullanıcılarda herhangi bir mineral eksikliği görülmemiştir.
  • Cıva ile bağı ayrışmadığından, ekstra bağlayıcı bir takviyeye gerek yoktur.
  • İnsanlar üzerindeki araştırmalarda hiç bir insan da zararlı etki veya toksik etki oluşturmamıştır. Ekvator’da cıva ile korunmasız çalışan altın madencilerine emeramide tedavisi uygulanmıştı ve hepsinde semptomlar yok olmuştu.
  • Fare deneylerinde ölümcül dozda cıva verilen farelerde, cıva zehirinin tamamen yok olduğu tesbit edildi.
  • Vücudumuzun ürettiği ana antioksidan sistemimiz olan doğal glutatyon sentezini hücre içinde yükseltttiği bilinen tek ilaç emeramide dir.
  • Tüm detoks ürünleri böbrekler üzerinden metalleri dışlamaya çalışırken böbrek toksititesi veya böbrek hasarı yaşatır. Emeramide doğal detoksifikasyon sistemi ile bağırsaktan hiç toksik etki bırakmadan atılır.
  • Solunum yoluyla aldığımız oksijenin bile, dokularımızdaki ağır metali paslandırdığını okudum. (Aynı bir metalin paslanması gibi) Ağır metal bağlı olduğu dokuda pas gibi oksitlenme oluşturur. Bu sonu gelmez bir oksidatif strestir. Ağır metalden kurtulmadıkça oksijen ile enerji üretmesi gereken mitokondrilerimiz, her oksijen aldığında içimizdeki metali paslandıran bir pas makinesine dönüşür. Bu her saniye devam eden dehşet verici bir hasardır. Mitokondri fonksiyonu bozulunca, enerji yerine halsizlik hissedilir. pozitif düşünce yerine .
  • En önemliside emeramide kan beyin bariyerini geçebilir. Tüm ağır metal yağlı dokulara yerleştiği için özellikle beyin dokusu daha çok ağır metalden etkilenir.
  • Tüm beslenme ve yaşam tarzımı düzgün bir sindirim ve detox sitemi ile yeniden düzenleyerek, kendi başıma yeni bir protokole başladım. Ve işe yaramaya başladığını gördüm. Abx sonrası çöken vücudum kendini toparlamaya başladı. Detoks etkisiyle her geçen gün iyileşmem hızlandı.
  • EN ÇOK FAYDAYI SİNDİRİM ENZİMLERİ, SİSTEMİK ENZİMLER, MİNERALLER VE DETOKSTAN GÖRDÜM.
  • Antibiyotik etkili bitkilerden sürekli destek aldım, bağışıklık güçlendirici bitkilerden takviyelerden yararlandım. Bağırsak tamiratı, ağır metal detoksu ile devam ettim. Metilasyon döngüsünün; doğal detoks, gen mutasyonu, bağırsak tamiratı, beyin ve karaciğer fonksiyonları için etkli olduğunu okudum, kendime sam-e, metilcobalamin B12 ve aktif folate takviyeleri yaptım. (gen mutasyonlarınız veya yüksek cıva yükünüz varsa bunları dikkatli kullanın)

Özellikle sistemik enzimlerden kan dolaşımı temizlenmesi için çok fayda gördüm. kan dolaşımı temiz ise, lenf dolaşımı da temizdir. Hiç lenf nodülüm kalmadı. Bunun için 2 yıl boyunca, yaz-kış, hiç aksatmadan her sabah ve akşam soğuk duş aldım. Sistemik enzimler eklem ağrılarında çok etkilidir. Bende belki bu sebeple hiç eklem ağrısı olmadı.

LYME BİR BİYOTOKSİN HASTALIĞIDIR.

Vücut kendini temizleyemedikçe organlar daha çok bozulur ve rahatsızlığın şiddeti artar. Bunu farkedip kronik toksititeyi önlemeye başlayınca, her geçen gün daha yüksek enerjik ve sağlık mümkün.

Şimdi mineraller ve amino asitler ile ilerliyorum.

Ağır metallerin darmadağın ettiği mineral seviyelerimi dengeliyorum. Cıva onu detoks edebilmeniz için gereken tüm sistemleri baltalar. Mesela glutatyon metalleri ve toksinleri temizleyen ana antioksidan sistemimizdir, ama cıva vücuda girdiyse sistein ve selenyuma bağlanıp glutatyon sentezlemesini engeller. Hücresel proteinler ağır metal detoksunda hücresel hasarı onarmak için kritik önemdedir. Ama ağır metal sindirim enzimlerini bloke eder ve tamirat için gereken proteinleri sindirmeye engel olur. Yani cıva içeri girdiğinde çıkış kapısını kilitler. ve faydalı minerallerin yeri artık metaller ile işgal edilmiştir.

Vücut mineral konsantarayonları bozulunca hücrelere besin alan kapılar kapanır. Ve ağır metaller minerallerin yerine geçer. Çok sinsi bir metabolik kronik bozukluk zinciri ilerleyerek devam eder.

Lyme HIV ‘in bakteriyel versiyonu gibidir. Bağışıklık sistemi üzerinde hıv virusunun yaptığı etkiyi bakteriler yapar. Bağışıklık sistemi ya yetersiz kalır ya da intoleranslar ile fazla çalışıp inflamasyon yaratır. Ancak ağır metaler varken, bağışıklık sistemi asla gereken performansı göstermez ve enfeksiyonları kontrol altına alamaz.

İZLEDİĞİM METOD : 

Sorunsuz sindirim ve boşaltım

Sistemik enzimler ile kan dolaşımı temizliği

Lenf sistemi temizliği ve soğuk duş

Emeramide ile ağır metal detoksu

Biyofilm parçalama ve oluşumunu engelleme

Beslenme detoksu (doğal detoks ve su oruçları)

Detox etkisi olan bitkisel takviyeler ve doğal besinler

Antibiyotik etkisi olan bitkisel takviyeler ve doğal besinler

Bağışıklık güçlendiren bitkidel takviyeler ve doğal beslenme

Parazit ve küf için önlem tedbirleri

Karaciğer koruma destekleri

Mineral ve vitamin destekleri

Tüm yemek çeşidi ve yemek pişirme tekniklerinin değişmesi.

(Özellikle trans yağ oluşturan geleneksel yemek yapım tekniklerini hayatımdan çıkardım, çünkü bu değişmeden, hergün kendini temizlemekten aciz vücudumuzu, daha çok toksin ile yüz yüze bırakıyoruz )

Yazdığım her başlığın altında, uyguladığım, çok uzun detay ve açılımlar var. Tek bir ürün değil, doğru sistemde yaşamak sağlığı geri kazandırıyor. Hem pahalı yurt dışı ürünlerden, hem yöresel bahçede bile yetişen basit bitkilerden destekler aldım.

SONUÇTA; İNFLAMASYON YOK, HALSİZLİK YOK, DEPRESYON YOK, AĞRIYAN BİR ORGAN VEYA YER YOK,

OTOİMMÜN VE KRONİK HASATALIKLAR ÇÖZÜMSÜZ DEĞİLDİR.

Ağır metal her nefeste oksijen ile mitokondrileri pas üretim makinesine dönüştürür. Yine ağır metal vücutta sindirim ve sistemik enzim üretimine engel olur. sistematik enzim ve sindirim enzim eksikliği;  doğal detoks bile yapamayan vücudu inflamasyona sürükler. Daha çok oksidatif stres oluşur. Vücut temizliği olmayınca kolayca biyofilm birikir. Biyofilm biriktikçe pislik, inflamasyon, detoks sorunları, ağrılar, görevini yapamayan organlar, sindirim, bağırsak sorunları, kan-lenf dolaşım bozuklukları başlar, bunlara bağlı beyin ve nörolojik tutulumlar artar. Bir zincirin halkaları gibi hepsi birbirine bağlıdır.

İŞTE OTOİMMÜN HASTALIK BÖYLE GELİŞİR.

Bu gidişatı anlayınca, alınacak önlemler kolayca bulunuyor, sağlık sorunları azalıyor,  vücut kendini onarmaya başlıyor. Detoksu doğru yapıp, kronik inflamasyonu durdurunca sağlıkta iyileşme başlıyor. Yeni bir güne yine yeni ne problem çıkacak diye değil( tüm kronik hastalar beni anlar), mutlulukla uyanıyor insan.

Çok sabır (hatta sonsuz), çok maddi – manevi güç gerektiren bir mücadele bu. herkese Allah kolaylık versin.

 

Şimdi ne yapıyorum?

Sağlığıma kavuştuğumdan beri profesyonel eğitimler almaya başladım. Kronik toksitite, kronik inflamasyon, antioksidanlar, mineraller, naturopati ve apiterapi eğitimlerine katıldım. Dervişin aklı iyileştikten sonra başa düştü yani… Ve emeramide için Türkiye temsilcisi oldum. Tabi ki sağlık hakkında hala çok okuyorum. Metal –  mineral etkileşimi ve bunların hangi metabolik faaliyetleri bozduğunu araştırıp öğreniyorum.   

ÇÖZÜMSÜZ HASTALIKLARIN, FONKSİYON BOZUKLUKLARININ TEMEL SEBEBİ HÜCRESEL TOKSİSİTEDİR..

Bunu ister ağır metaller ister bakteriler, virüsler, ister başka patojenler veya fonksiyon bozuklukları yapsın, vücudu yıkımdan yapım moduna geçirmek için detoks temel adımdır.

Son 4 aydır bitkisel antibiyotiklere ihtiyaç duymuyorum. 4 -5 ay önce arkadaşımın teşviki ile arı zehri tedavisine başladım. İyi bir immün destekleyici olması ümidi ile başladığım arı zehrindeki mellitin in lyme enfeksiyonundaki bakterileri öldürebilidiğini hatta oluşmuş hücresel hasarları tamir edebileceğini öğrendim.

hastalık formülü 1 :

*Ağır metal ve bakteriyel hastalık

*Mineral ile ağır metal yer değiştiriyor

*Mineral olmayınca, enzim üretilemiyor

*Enzim olmayınca hormon üretilemiyor

+_____________________________________________

 Sistemsel ve otoimmün hastalıklar oluşuyor

 

hastalık formülü 2 :

*Ağır metal ve bakteriyel hastalık

*Bakteri ve ağır metale verilen kronik inflamasyon tepkisi,

*Mukus, biyofilm, balgam oluşumu

* Mukusla hücreler arası iletişimin kesilmesi,

*Mukus ve inflamasyonun detoks yollarını kapatıp zararlı patojen için üreme ve gizlenme alanı oluşturması

*Atılamayan ve sürekli artan mukusla oksidatif stresin artması

 +________________________________________________________________

Sürekli ilerleyen hastalık oluşumu.

 

Lütfen dikkat, bu iki hastalık formülünde kısırdöngü yaratan şey ağır metalin yarattığı inflamasyon.

 

İyileşme formülü:

*Doğru beslenme

*Ağır metal detoksu

*Doğal vücut detoks desteği  

*Antibakteriyel mücadele

*Biyofilm mücadesi

+_______________________________

 Vücut kendini tamir ediyor

 

 Ağır Metal- Mineral Testleri Ve Yorumları, Detoks Ve Kaçınılması Gereken Destekler İçin, İhtiyacı Olanlara Naturopatik Eğitim Ve Danışmanlık Verilmektedir.

İletişim için tıklayınız: 

E-posta: sevgioktur@hotmail.com

Sevgi Kaya

Mimar – DEÜ Mimarlık Fakültesi – Artı Bodrum Mimarlık Mühendislik Ve İnşaat Ltd. Şti

Mineral Master – İntelligent Nutrition USA

Ağır metal zehirlenmesi ve Kronik Toksisite – Bütüncül Tıp Okulu

Naturopati – Apiterapi Uzmanı -Riccon Academy Switzerland

 

DEÜ Mimarlık Fakültesi mezunu, 30 yıllık mimar ve sağlık eğitimleri almış bir uzmandır. Mineral Master olarak doğal besinler ve detoks yöntemleri ile sağlık koşullarını iyileştirmeyi hedefler.

 

https://detoks.org.tr/bozulan-saglik-kosullarinizi…/

Daha fazla bilgi için detoks.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz..

You may also like...

Subscribe
Bildir

2 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ayşegül
6 ay önce

Merhaba.
Yazdiklarınızın tümünü okudum. Öncelikle çok geçmiş olsun, iyileşmenize çok sevindim ve mücadeleci ruhunuza hayran oldum. Ağır metal zehirlenmesi son günlerde çok ilgimi çeken bir konu, sizin yazınız da tesadüfen karşıma çıktı. Sadece yazmak istedim. Sağlıklı günler diliyorum.

Sohbeti Başlat
1
Sorularınızı bana yazabilirsiniz
Merhaba, merak ettiklerinizi buradan bize yazabilirsiniz