ASLA YAŞAM ÜÇGENİNE İHTİYACIMIZ OLMASIN

Öğrenmek İster Misiniz?

Bazı Gerçekleri Görmek İster Misiniz?

28 yıllık profesyonel mimari kariyerin ardından:  Sektörel ve teknik bir dil kullanmadan anlatmaya çalışacağım

Mesleki dejenerasyon yönlerine bir persfektif açmak için kaleme aldığım bu yazım, işini tüm zorluk ve engellere rağmen layıkı ile taviz vermeden sürdüren meslektaşlarımı ve sektör arkadaşım ekipleri bağlamaz. Sektörün yüksek maliyetli yatırım kaynaklı baskıcı yönlendirmelerine rağmen, doğru teknik uygulamalardan ödün vermeyerek, insan canını riske atmayan tüm uzman ekiplerin yolu açık olsun.

1-Tüm mimarlar veya inşaat mühendisleri en iyi ve güvenli yapı tekniklerini bilmez.

2- Her mesleğin kendine özgü farklı uzmanlıkları olduğu gibi mimari ve statik projelendirme ve uygulama uzmanlıkları farklı bilgi ve tecrübeye hakim olmayı gerekli kılar.

3- Bunun basit açıklaması, proje hazırlama tecrübesine hakim olmak demek, güvenli yapım tecrübesine sahip olmanız demek değildir. Mimari veya yapı statik projelerini hazırlayan tüm mimar ve inşaat mühendisleri için bu geçerlidir.

4- Ancak her mimar veya inşaat mühendisinin, hem proje hazırlama hem teknik yapı bilgisiyle şantiye şefi olma yetkisi vardır. Bu şuna sebep olur: Diploma almış her mimar veya inşaat mühendisi kariyeri boyunca isterse sadece proje hazırlar, isterse sadece şantiye organizasyonu ve yapım teknikleri konusunda çalışır. İsterse her ikisini de yapar. Hatta yapı malzeme pazarlama, proje pazarlama, vb. kollarda uzmanlaşanlarda bulunur.

5- Projelerin şartnamelere uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol eden, kamu veya meslek odaları, yapı denetimi çalışanları da, proje kontrollüğüne hakimken, aynı şekilde yapım aşamasını denetleyecek ayrı uzmanlara ihtiyaç duyar. Çoğunlukla proje onaylayan mimar veya mühendis, yapım tekniklerini bilmez. Adı üstünde onun uzmanlığı projelerin şartnamelere uygun hazırlandığını denetlemektir. Yapının projelere uygun yapıldığını bu konunun uzmanları kişiler denetlemelidir. Resmi kurumlarda bu liyakat ayırımı personelin tecrübesine göre değil, yöneticilerin değerlendirmesine, hatta bazen de keyfine bağlıdır. 3 yıl proje denetleyen birini, tecrübe eksikliğine rağmen, pat diye yapı denetleyen bölüme alabilirler. Resmi kurumlarda yapının projeye uygunluğunu denetlemek, asla yapım tekniğini denetlemek anlamına gelmez. Sadece yapının projedeki ölçülere ve planlamaya uygun bitirilip bitirilmediğine bakılır. Yapım teknikleri için ara kontrol ekibi yoktur. Bu eksikliği, yapı denetim firmalarının sorumluluğu ile giderme kanunları ise 1999 Kocaeli- Gölcük depremi sonrası çıkarılmıştır. Yani, yapı denetimi uygulamasından önce hazırlanan tüm projelerin, uygun şartlarda yapılıp yapılmadığına ilişkin kontrollü bir kanuni denetim yoktur.  Kullandığınız yapıların bu denetimden geçip geçmediğini öğrenmek için, imalat yılını kontrol ediniz.

6- Mimarlık fakülteleri temel proje tasarımı, mimari mekan ve yapı organizasyonu, temel yapım standartları, teknik ve görsel çizimler ile proje ifade derslerini verir. Teoride proje ve yapım hakkında öğrenilmesi gereken herşeyi öğretmeye çalışırlar.

6- Pratik böyle çalışmaz. Okuldan mezun olduğunuzda, gerçek uygulama projesi nasıl yapılır, bir yapı doğru yapım teknikleri ile nasıl inşa edilir bilmezsiniz.

7-Okullar ile gerçekler arasında büyük kopukluk vardır.

8- Yeni mezun bir mimar veya inşaat mühendisi çok tecrübesiz ve bilgisizdir, aynı zamanda artık kendi ayakları üzerinde durmalı ve kendi ekonomik sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu zorunluluk ile yapı proje ve inşaat sektörünün tüm kapital kontrolünü elinde tutan gurubun elinde bir piyon olabilir.

9-Şanslıysanız işini doğru teknik alt yapı ile yapan ofis ve uygulama gurupları ile yollarınız kesişir ve hem proje hem yapım teknikleri için uzmanlaşırsınız. Ve mezun olduktan sonra, en erken 10-11 senelik aktif bir çalışma süresinden sonra gerçek mimari uzmanlığına sahip olabilirsiniz.

10- Şansız ve doğru teknik altyapıya sahip guruplar ile temas edemezseniz, 50 yıllık mimari kariyeriniz veya akademik başarınız da olsa, diplomanız sadece süslü bir kağıt parçasıdır.

11- Kendi adıma konuşursam, üniversite sınavları ile eğitim aldığım mimarlık fakültesine en iyi %2’lik dilimle kaydolma hakkı ile girebildim. Yani okulumda eğitim alabilme hakkı için bile çok çalıştım. Okulum, öğretmenlerim ve dönem-sınıf arkadaşlarım, o günkü eğitim koşullarında, seçtiğim mesleğe hak ettiği önemi ve saygıyı duymamı öğretti. Ben de Türkiye’de üniversite sınavlarına giren her genç gibi, aslında mesleğimi sadece ismine bakarak seçmiştim. Şanslıydım, bana mesleğimin tüm manevi-kutsal yükümlülüğü öğretildi.

12- Yeni mezun olduğumda, gerçek hayatta bir proje hazırlamam ve onu yapı olarak ayağa kaldırmam gerektiğinde, hazırladığım projeler, çizdiklerim ve uygulanması arasında büyük kopukluk olması, beni rahatsız etti. Kendimi “mimarım” demeye hazır hissetmedim. Bu dönemde daima “mimarlık eğitimi aldım” cümlesini kullandım.

13- İyi sayılabilecek ekonomik şartlara sahip bir mimari proje işim olmasına rağmen çalıştığım mimari proje ofisinden istifa ettim ve yapım tekniklerini öğrenebilmek için şantiye görevlerinde yer almaya başladım.

14- Çünkü ofiste oturarak hazırladığınız bir proje, asla yapım için gereken teknik donanıma sahip olmuyordu. Yapı ve proje sektörü nasıl doğru yapılacağına dair detayları hiç bilmeden, proje tasarlamamı istiyordu.

14- Sonraki 3-6 yılım sahada bir projenin nasıl gerçekleştireceğini öğrenmek ile geçti.

15- Mimarlık diplomasını aldıktan en az 10 yıl sonra doğru bir mimari proje organizasyonu ve çizdiğim projenin imal edilebilir şartlara sahip olması gereken teknik altyapı bilgisine sahiptim.

16- Bana 4 yılda tam yetkili mimarlık diplomasını veren ve uzman olarak okuldan mezun eden kapitalist sistem,  bunun farkında mı? Farkında ama işine gelmiyor.

17- Gerçeklere hazır olun: Bir mimarın mezun olduktan sonra en az 10 yıllık tecrübe referansı olmadan, hiç bir mimari projeye veya şantiye şefliği belgesine imza atabilme becerisi yoktur.

18- Güncel eğitim sistemimiz bize sadece diploma verir, o işi yapabilir olma kabiliyetini vermez.

19- Her mesleği icra edebilme yetkisi okul eğitimi + gerçek sektör eğitimi kombinasyonu gerektirir. Bir aylık göstermelik stajlar bu açığı kapatmaz.

20- Mesleki donanım kazanım ve icra farkı ne yaratır? Ofis+şantiye tecrübesine hakim bir mimarın hazırladığı proje, yapım tekniklerine uygundur. Oysa kağıt üzerindeki detayların yapım aşamasını hiç bilmeyen mimarların projeleri ile büyük yatırımlar, toplu konutlar, hastaneler, oteller yapılıyor.

21- Çok fazla ihmal edilen bazı detaylardan bahsedeceğim:

Yapılar istendiği kadar iyi tasarlansın ve projelendirilsin, statik projeler en güçlü depremlere dayanacak hesaplar ile yapılsın, tüm mekanik- elektrik tesisat ekipleri özenle taşıyıcı sisteme dokunmadan çalışsın, yapı denetimleri istediği kadar, her beton dökümünden beton dayanımı için laboratuvara beton numunesi gönderip denetlesin, aradaki detayların yanlış gidebileceğini denetleyecek tecrübede teknik uzmanlarınız yoksa, yapıların deprem dayanıklılığından söz edilmesi mümkün değildir.

Tüm yapı proje ve imalat faaliyetleri, büyük bütçeli müteahhitler ve yükleniciler ile yönlendirilir. Teknik kontrol ekibine bu büyük parasal kapitalin döndüğü sitemde, ‘’gördüğü yanlışlara dur deme yetkisi’’ verilmez.

Bir tesisatçı, tesisat işini götürü olarak alır ve ona projede hesapladığı tesisat hatlarını, taşıyıcıları zedelemeden kolon ve kirişlerin etrafından borularını geçirmesi söylendiğinde, 5 metrelik boru ve 5 dirsek vb. parça ile bitirdiği bir daireyi, 7 metrelik boru ve 7 dirsek vb. ara bağlantı ile bitirebilir. Bunu 14-21-48 dairelik projelere oranladığınızda, aradaki 2 metrelik fark,  2x 14 = 28 m, 2×21= 42 m, 2×48= 96 m’ lik bir fazla malzeme sarfiyatına denk gelir. Bu farkı cebinden ödeyemeyecek olan küçük tesisatçı ekibi, borularını kolon ve kirişlerin etrafından geçirmek yerine, taşıyıcı sistemi zedeleyerek döşeyebilir.

Müteahhitler, özellikle son yıllarda ucuz iş gücü için, liyakatli, kalifiye eleman çalıştırmak yerine Türkmen, Suriyeli ve Afganlı işgücünü tercih ediyor ve yeni yapılan bu yapılar bile devam eden ihmaller zincirinde hala vahim sonuçlar doğurabilecek kapasiteye sahip olabilir.

1999 Kocaeli-Gölcük Depremi öncesinde imal edilmiş bir yapıda yaşıyor veya çalışıyorsanız, bu yapıların büyük bir bölümünde nervürlü demir kullanılmamıştır, (nervür dediğimiz demir donatıların etrafını saran çıkıntılı yüzeyler, demir ile betonun birbirine daha iyi tutunması için fiziksel kolaylık sağlar). Eski yapıların % 80-90’ lık bir dilimi nervürsüz, düz demir donatılar ile inşa edilmiştir. Düz demir donatılar, betondan daha kolay ayrışabilir.

Eski yapılarda, demir donatılar ile beton dış yüzeyine kaymaması için, pas payı aparatları kullanılmazdı. Paslı demir donatıların, yapı kolon ve kirişlerinde açık kalmış birçok fotoğraflarına rastlayabilirsiniz. Bir betonarme yapıda demir donatı ve beton birlikte çalışır, dışarıda kalan bu demirlerin beton içinde taşıyıcılık etkisi kalmadığı gibi, hava ile temas ederek korozyona uğrayarak zamanla en kesitlerinden malzeme kaybederler. ( korozyon= paslanma).  Dışarıda kalmış demirleri gördüğünüz fotoğraflardan daha fazla, görmediğiniz ama bu paslı demirlerin sıva veya kaplamalar ile kapatıldığı sayısız yapı vardır.

Eski yapılarda temel bohçalama ve drenaj sistemi yoktur, zeminde gömülü kalan ve temeli oluşturan ana taşıyıcı sistem sürekli suya maruz kalır, betonarme içinde ki demir donatılar nemin etkisi ile yine korozyona (paslanmaya)  uğrar, bu betonarme yapının zaman içerisinde dayanımının kaybına sebep olur.

İnsan yapımı her ürünün bir kullanım ömrü vardır. Burada sayılan ve sayılamayan yüzlerce faktöre maruz kalan yapılarında bir kullanım ömrü vardır. Ancak kullanım ömrünü tamamlayan kaç yapının planlı yıkımı veya güçlendirilmesi yapılıyor?

Daha fazla kat yapabilmek için yıkılan eski yapılar dışında, teknik kontroller ile zayıflamış yapı güvenliği sebepli kaç yıkıma şahit oldunuz? Ben 28 yıllık mimari kariyerimde hiç bu amaçlı bina yenileme yaptığımı hatırlamıyorum. Bize yeni yapı yapmak için, eski bina tadilatı için çok başvuran olur. Ama ‘’benim yapım sağlıklı olmayabilir, kontrol edebilir misiniz’’ diye başvuran hiçbir kimse veya kurum olmaz. Ola ki sağlıksız bir bina varsa ve yenileme maaliyeti, yenilendiğinden daha fazla kar sağlamıyorsa, bir başkasının kullanımında, bir başka depremde yıkılması için o mülk elden çıkarılır.

Depremde canı yananlar için çok üzülen birçok kişi, elindeki dayanıksız-sağlıksız-yapı güvenliği riskli mülkü bir başkasına pazarlar.

Eğer bir yapıda, dış cephe duvarına montajlı bir asma klozet varsa: 1-klozetin bulunduğu duvar yüzeyi ekstra 10 cm daha kaplama duvar ile öne alınmazsa 2-veya duvardan dış cephede devam eden bir pis su ana hattına bağlanmıyorsa, 3-ya da zemin  kaplaması 10 cm’den daha fazla yükseltilmiyorsa, zeminde taşıyıcı sistemin asla müdahale edilmemesi gereken bir parçası olan betonarme kiriş 10 cm kırılmış, delinmiş veya traşlanmış olabilir.

Her yapının dış duvar hattı, mutlaka kirişler ile çerçeve içine alınır. Dış hattın kirişler ile çerçeveye alınması istisnasızdır – çok özel bir çalışma yoksa- . Yani etrafta gördüğünüz tüm yapılar bu kiriş çerçevesine sahiptir. Eğer dış duvarda klozet varsa ve yukarıda yazdığım 3 önlemden biri alınmamışsa, klozetin 10 cm çaplı pis su borusunun duvardan zemine geçişi için betonarme kirişlere %90 zarar verilmiş olabilir. Çünkü dış çerçevedeki kiriş kalınlığı minimum 25-30- 40 cm olabilir, duvar kalınlığı ise maksimum 20 cm’ dir. Kirişin duvar kalınlığını aşan her santimetresini kırmadan 10 cm’ lik boruyu zemine döndüremezler. Bu hasarı alan bir yapıda bulunanları, kırık bir kirişle, bir depremde vahşet bekliyor olabilir.

Traşlamak kelimesinden nefret ederim. Tüm yapı elektrik, su, doğalgaz, klima, ısıtma, soğutma kanalları geçişlerinde, eğer zemin veya duvar kaplaması içinde kalamayacak kalınlıkta bir tesisat geçişi varsa, tesisat ekibi betonarme taşıyıcı sistemi traşlayarak kanallarını geçirmek ister. Betonarme taşıyıcı sistemi hiçbir kablo veya boru için traşlayamazsınız. Betonarme sistemi kırmak veya delmek yerine ‘’traşlamak’’ kelimesini kullanmak, işlemi daha masum gösterse de, sonuçlarını masum yapmaz.

Eğer iç duvarlardan birinde asma klozet varsa yine % 100 güven altında sayılmazsınız. Çünkü döşemelerin aralarında da, ızgara gibi ara kirişler bulunur. Bu kirişlerden biri klozetin bulunduğu duvar hattının altındaysa aynı kesişmeyi yaşama ihtimali, dış duvardaki güçlü ihtimalden daha az olmasına rağmen, hala vardır. En çok ara kirişler ile desteklenen bölgeler ıslak mekanların olduğu bölümlerdir. Çünkü ıslak mekanlar tesisat geçişleri sebebiyle, genellikle bina yüksekliği boyunca devam eden kesintisiz hava bacalarına bitişik olmak zorundadır. Ve bu bacalar döşemelerde delikler oluşturmak zorunda olduğu için, bu boşluk kenarlarını kirişler ile desteklemek gerekir.

Hem dış duvar hattı, hem ıslak mekanlara bitişik hava bacaları, betonarme döşemelerin kirişler ile desteklenen seçici bölgelerdir. Bu bölgelerde herhangi bir tesisat geçişi için taşıyıcı sistemlere müdahale edilmemelidir.

Özetle asma klozetin duvardan zemine geçiş yapan 10 cm çaplı pis su borusu, herhangi bir taşıyıcı sistemin kirişini 10 cm değil, 1 cm bile zedelememelidir. Böyle bir durumda, boru geçişi için kirişe müdahale edilmesine asla izin verilmemelidir. Tesisat borusunu kapatmak için, kirişi kırmak yerine, binlerce dekoratif alternatif bulunur.

Eğer bir yapıda tadilat yapılırsa, hem tadilatı talep eden müşteri, hem proje ekibi, hem imalatı yapan ekipler, sanki hiç taşıyıcı sistem yokmuş gibi proje çalışması ve imalatı yapabilir. Kesilen kolonlar, tavanlarda sarkmış kirişlere müdahaleler, depremlerde yıkılan çoğu yapıda ana suçlu olabilir.

Böyle denetimsiz tadilatlarda, üst katlardan aşağıya doğru devam eden kolonları temele ulaştıran bodrum kat perde duvarında, tam kolon donatıları bölümünde tadilat ile pencere açıldığını gördüm. Teknik olmayan biri için perde duvarda kesilerek açılan bir pencere boşluğu, statik sistemi zedelemez, ama o pencerenin açıldığı yerde üst kat kolonların demirlerinin geçtiğini, teknik olarak bu tadilat yapılan yapının statik projesini inceleyen bir mimar veya inşaat mühendisi görebilir. Rastladığım bu tip denetimsiz bir tadilatta, kolonun aldığı yükü, temele aktaracak boy donatılar kesilmişti. Böyle bir ekibin işlerini ve yapı sahibini bir depremde güvende tutabilmeniz mümkün değildir.

Profesyonel bir proje ve yapı ekibiyle çalışmak yerine, kendi başınıza tadilat yapıyorsanız risklerinizi biliniz. Eğer bir iç mimar ile çalışıyorsanız, bu iç mimarın statik projeleri okuyabildiğinden emin olun. Çünkü iç mimarlar, mimarlık eğitimleri kadar teknik taşıyıcı sistem bilgisine sahip olacak dersleri ve eğitimleri almadan diploma alır.

Eskiden statik projelerin hesapları tek tek elle ve dosyalarca süren hesaplar ile yapılırdı. Yani her hesabı – ben robot değilim-  uygulamasıyla kontrol eden bir insani denetim vardı. Bu çok zor ve zahmetli bir işti. Şimdi bir projenin çizimlerini, ilgili deprem bölgesi şartnamelerini, zemin gerilimlerini vb. bilgileri bilgisayara girdiğinizde, tüm statik hesapları otomatik olarak bilgisayar programı ile çok daha kolay ve verimli yapabilirsiniz. Bu programlara minnettarız. İşlerimizi çok kolaylaştırdı ve hızlandırdı. Ama insan denetimi yine de önemli farkları yaratır. Şantiyelere öyle hesaplanmış projeler gelirdi ki tüm teorik bilgileri doğru, tüm deprem şartlarına dayanıklı olduğu kesin olan hesaplara sahip. Ancak teoride o projenin kolonlarına konulması gereken demir donatıları, tekniğine uygun olarak kalıba yerleştirdiğinizde, donatıların arasında hiç beton boşluğu kalmayacağını fark edebilirsiniz. Bu sorunu, fark edebilirseniz iyidir, o donatıları taşıyıcılık performansını bozmayacak tahvil hesapları ile demirlerin arasına beton girebilecek şekilde revize ederek sorunu çözebilirsiniz. Fark edemezseniz durum biraz vahim olabilir. Çünkü sanıldığının aksine çok demir = sağlam yapı demek değildir. Betonarme yapılarda, demir ve betonun birbirini sarması, iyi aderans göstermesi önemlidir. Eğer donatıları saracak yeterli beton bulunmazsa, hesaplamalarda hedeflenen taşıma kapasitesini sağlayamazsınız. Yazılı, çizili, hesaplı ve onaylı olan her bilginin uygulanabilir doğru bilgi olup olmadığını, fark edebilecek uzmanlığa ulaşmak için, biraz mesleğin tozlu yollarında yürümeli, dirsek çürütmelisiniz.

Betonarme yapılarda her kat için temel, kolon, kiriş ve döşeme katmanları ayrı zamanda beton dökümüne dahil olur. Bunları birbirine bağlayabilmek için, bir üst katın donatıları alt kattan filiz olarak üste uzanır. Mesela temeli dökerken üst katı tutacak olan kolon -demir -donatı filizleri bulunur ve işin doğası gereği bu filizler beton akışkan halde dökülürken filizlerin 25-50 cm lik bölümüne sıçrar ve demirlerin etrafını ince bir zar gibi akışkan beton kaplar. Betonun priz almasıyla bu sıçrayan betonlar, demirlerin etrafında bir kabuk veya tozlanma oluşturur. Üst katın kolon demirlerini, bu filizlere bağlarken, beton sıçramış eski demir filizlerini tel fırça ile fırçalayarak beton kabuklanmayı temizlemeniz gerekir. Çünkü döşemeler ile kolonların birleştiği, deprem yükünde en çok zorlanan bölgeler bu noktalardır. Eğer kabuklanma yapan eski beton zar fırçalanmazsa, en çok deprem yükü alan bölgede yeni döktüğümüz beton eski kabuklanmadan dolayı, donatıya yapışmaz ve beklediğiniz taşıyıcılık dayanımını göstermez. Tekrar vurgulamak isterim, bu bölgeler depremde en çok yük alan bölgelerdir.

Asıl bomba ise bunu bilen ve uygulayan kaç teknik uzmanını ve ya denetimcinin olduğudur. Bu teknikten haberi bile olmayan binlerce teknik uygulamacı vardır. Benim tecrübemde bunu uygulayan sayılı birkaç şantiye ekibi dışında, kalan ekip ve denetimcilerin % 95 ‘i bu konuyu dikkate bile almaz.

Teknik açıdan bakıldığında çok daha farklı, önem arzeden konulara değinmek gerekir. Donatıların kolon-kiriş bağlantı noktalarında kancalama yöntemi, zemin etüdünün iyi yapılıp, jeolojik raporların doğru hazırlanması ve bu veriler doğrultusunda doğru yapım tekniğinin uygulanması, karot ile beton dayanım testlerinin yapılması vs.  birçok konu var, buraya ilk aklıma gelenleri yazdım, daha birçok faktör var.

Bunlar sadece herkesin kolay anlayabileceği basit örnekler. Sektörel bilgiye sahip olmayan insanlara anlatmakta zorluk çekeceğim daha çok fazla sistemsel aksaklık var. 

Mesleğimin bana bağlı olmayan binlerce zorluğu içinde, en zorlandığımız konu ise, bir projenin resmi onay alması sırasında, yapı güvenliği için harcamamız gereken enerjiyi, proje tasarımına müdahale eden ve kısıtlayan kanunların yetersizliğine bağlı, ‘’bugün git yarın gel’’ felsefesinde ilerleyen, belediye proje onay sürecinde karşılaşılan ortaçağdan kalma denetleme teknikleridir.

Mesleki dejenerasyon yönlerine bazı perspektifler açabilmek için kaleme aldığım bu yazım, işini tüm zorluk ve engellere rağmen layıkı ile taviz vermeden sürdüren meslektaşlarımı ve sektör arkadaşım ekipleri bağlamaz. Sektörün yüksek maliyetli yatırım kaynaklı baskıcı yönlendirmelerine rağmen, doğru teknik uygulamalardan ödün vermeyerek, insan canını riske atmayan uzman ekiplerin yolu açık olsun.

Mimari kariyerimde bana çok şey öğreten, beraber çalıştığım tüm ekiplerime, amirlerime ve bana güvenerek hem projelerini, hem yapı imalat sürecini bize emanet eden müşterilerimize teşekkür ederim.  

Mimari kariyerimde hata yapmamak adına öğrendiğim en büyük kazancım, güçlü arşivleme ve hemen her inşaat ve proje sürecinde her gün değişen koşullarda önümüze çıkan beklenmedik engellere hızlıca çözüm üretebilme kaabiliyeti kazanmak oldu.

Bu beni öğrenmeye ve edinilen bilgileri değerlendirebilmeye açık tuttu. Bu sayede, sağlık çalışmalarım için gereken enejiyi bularak, 6 yıl önce hiç bilmediğim bir sektörün, can damarında, kronik toksisite uzmanı bir naturaopat olarak mutlu ve onurluyum.

Bir mimar olarak, yalıtımsız betonarme taşıyıcılar içindeki demir donatıların korozyonu ve paslanmasını, bir ağır metal zehirlenmesi uzmanı naturopat olarak, hücrelerinizin içinde biyolojik kullanıma giremeyen toksik ağır metallerin hücrelerdeki oksijen ve hücresel sıvılar ile oksidasyonu ve paslanması ile karşılaştırmanızı tavsiye ederim.

Yapılarda donatıların paslanması, yapınızı statik olarak zayıflatır, vücudunuzda ağır metallerin paslanması ise 1. Sınıf kanserojen olarak sağlık refahınızı zayıflatır.

Tüm hatalar ve hatasızlıklar içinde, acımız büyük, kelimelerimiz kifayetsiz. Yaralarımızı sarmak, yardımlaşmak ve acılarımızı paylaşmanın yanında, her an dünyanın herhangi bir yerinde, yeniden ortaya çıkabilecek bu yıkıcı doğal güçle mücadele edebilmek için, gereken teknik hazırlıklarımızı da bugünden planlamalıyız. 

 

Sevgi Kaya Öktür  (Mimar, DEÜ Mimarlık Fakültesi -Uzm.Naturopat – Tamamlayıcı Tıp/ Apiterapi Uzm. Riccon Academy -Switzerland)

 

You may also like...

Subscribe
Bildir

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Sohbeti Başlat
1
Sorularınızı bana yazabilirsiniz
Merhaba, merak ettiklerinizi buradan bize yazabilirsiniz