HAMİLELİK VE TOKSİK METALLER
Hamile kadınların vücudundaki toksik metaller konusunda en çok dikkat edilmesi ve gereken konu, ağır metallerin anne kordon kanı yolu ile bebeğe geçmesidir.
Tüm bilimsel makaleler toksik metallerin, anne karnındaki bebeğe geçtiğini vurgular.
BU DETAYLARI GÖZDEN KAÇIRMAYINIZ.
BEBEK VE ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI SİZİN ELİNİZDE…
Çok yoğun ağır metal kirlenmesine maruz kaldığımız endüstriyel bir dünyada yaşarken, hamilelik planlayan her kadının bir miktar toksik yük taşımaması imkansızdır. Annenin taşıdığı yüke bağlı olarak ne yazık ki bazı bebekler, daha doğmadan anne karnında ağır metalleri emmiş olabiliyor. Daha anne sütü emmeden ağır metal emmiş olmak, büyük riskleri beraberinde getirir. Bebekler daha dünyaya gelmeden zehirlenme riski ile karşı karşıya…
Bu toksik yükler bazen, bebekleri bir ömür boyu mücadele etmek zorunda olacakları zorluklarla karşı karşıya bırakır;
- Astım,
- Alerji
- Kansergibi hastalıkların çocukluk döneminde artması
- Otizm salgını,
- DEHB salgını,
- Öğrenme güçlüğü salgını
- Psikiyatrik/akıl hastalığı salgını,
Bunların tümü toksik yükler ile bağlantılıdır ve giderek daha fazla çocuğa yük bindirilmekte ve daha fazla bebek bunlarla doğmaktadır.
Bu koşullara sahip çocuklarda doku minerallerinin test edilmesi hayati önem taşır.
ÇÜNKÜ; Vücutta toksik metal birikimi meydana geldiğinde, yararlı ve gerekli minerallerin enzim bağlama bölgelerinde, enzim sistemlerinde ve vücut dokularında toksik metallerle yer değiştirme riski vardır. Neredeyse tüm vücut süreçleri metabolik enzimler tarafından kontrol edildiğinden, enzim fonksiyonu sağlıklı bir metabolizma için kesinlikle gereklidir. Metaller; enzimlerde ve hormonlarda mineral bağlanma yerlerini veya dokuları işgal ederek, metabolik işlevleri aksatabilir veya bozabilir.
Metaller ile minerallerin yer değiştirmesi, hayati enzimlerin işlev bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olur.
Vücutta biyolojik görevi olmayan toksik metallerin, hayati işlevleri devam ettiren mineraller ile değiştirilmesi, tüm canlı organizmaların sağlık koşulları için büyük risktir.
Metal birikimi ile mücadele edilirken, sağlıklı bir beslenme programı, temel minerallerin kontrolü ve desteklenmesi zaruridir.
Ancak metaller karaciğer, böbrekler, beyin, eklemler ve akciğerler gibi vücut dokularında ne kadar derinde tutulursa, tespit edilmesi o kadar zor olur. Saçta, kanda veya idrarda çok az toksik metal bulunması veya hiç olmaması ve yine de vücutta önemli bir metal yükü olması mümkündür.
Maruz kaldıktan sonraki üç gün içinde, metaller çoğunlukla kanı çeşitli dokularda depolanmak üzere terk etmiş olurlar.
Böbrek üstü bezi işlevi ne kadar yorgun ve rahatsız olursa, metaller dokulara neredeyse tamamen kilitlendiğinden ve vücutta hareket etmediğinden veya dolaşımda olmadığından testlerde o kadar az görünecektir.
Toksinlerin derin dokularda kilitlenmesi, detoks işinin ciddiyeti ve zorluğunu arttırır.
Alüminyum, cıva ve kadmiyum analizlerde en sık görülen toksik metallerdir.
Genellikle detoks ve mineral eksiklerinin düzenlenmesi işi 1-3 yıllık yavaş ve dengeleyici bir programı gerektirir. Bu metallerin tümü de vücudu terk ederken rahatsızlığa neden olabilir.
Önemli miktarlar atıldıktan sonra, her türlü kronik sağlık sorununda büyük bir iyileşme görmek çok yaygındır.
Zehirli metaller havamızda, suyumuzda ve gıda kaynağımızda bulunmaktadır. Bunlar, kronik hastalıkların önemli bir nedeni veya katkısıdır ve genellikle çoğu tıp, beslenme veya diğer sağlık pratisyenleri tarafından dikkate alınmaz.
BU DETAYLARI GÖZDEN KAÇIRMAYINIZ.
BEBEK VE ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI SİZİN ELİNİZDE…
Araştırmalarda 0,02 ng Hg / g cıva seviyeleri bile aksonların dejenerasyonuna yol açmıştır. (yani testlere göre, limitlerin 1000 katı düşük doz bile akson dejenerasyonu yapabilir)
Hamilelikte amalgam dolgular, kordon kanındaki cıva düzeylerini önemli ölçüde arttırır.
Kordon kanındaki cıva düzeyleri 0.8 ng Hg / ml’den yüksek olduğunda, çocukların gecikmiş nörogelişim riski 3.58 kat artmıştır. Almanya’da kordon kanında 0,2 – 5 ng Hg / ml cıva seviyelerinin “normal” olarak kabul edildiğine dikkat etmek önemlidir, bu cıva düzeylerine sahip birçok bebek, nörogelişimsel eksikliklere sahip olabilir.
Ortalama 1 adet amalgam dolgundan günlük cıva salınımı miktarı: 17 ng Hg / g.
Araştırmalarda 0,02 ng Hg / g cıva seviyeleri bile aksonların dejenerasyonuna yol açmıştır. (yani testlere göre, limitlerin 850 katı yüksek cıva salınımı var, bu da 850 kat güçlü akson dejenerasyonu yapabilir)
İdrar veya kandaki cıva ile vücut dokuları arasında korelasyon yoktur
“Cıva” birikme ” eğilimindedir ve vücuda giren cıvanın çoğu, katı dokular tarafından emilir. Testlerde gözükmese de asıl sorun, dokularda ne kadar cıvanın biriktiğinin bilinmemesidir.
https://detoks.org.tr/hamilelik-ve-anneden-bebege-civa-gecisi/
Ağır Metal – Mineral Testleri Ve Yorumları, Detoks Ve Kaçınılması Gereken Destekler İçin, İhtiyacı Olanlara Naturopatik Eğitim Ve Danışmanlık Verilmektedir.