Otizm Beyinleri Açlıktan Ölen Çocuklar

Yeni doğan bir bebeğin beyni vücudun 8’de biri ağırlığındadır. Vücutta üretilen enerjinin de 3’te birini kullanır.

Yani en çok enerji gerektiren organımız beynimizdir.

Şimdi mineral testlerinize bakınız, fosfor ve magnezyum eksikliği şiddetli bir enerji kriziniz olduğunu ifade eder. Çünkü hücresel enerji para birimimiz ATP’ deki ‘’P’’ fosfordur.  Ve eğer enerjiyi yeterli üretseniz bile eğer magnezyum eksikse bu enerji fonksiyonel kullanıma giremez.

O yüzden birlikte çalıştığım insanlara sıklıkla kan- beyin bariyerini geçen formda magnezyum öneririm. Bir çok uzmanın reçete ettiği çoğu çöp kalitesinde, magnezyum formları ile en çok enerji gerektiren organ beyne enerjiyi fonksiyonel kullandıracak magnezyumu sağlayamazsınız.

Beynin vücuda oranı yaşımız büyüdükçe değişir. 4 yaş civarında besinler yolu ile elde edilen enerjinin çoğu sinir hücrelerine ve beyne gider. Bu enerji yeterli ise beyin karmaşık birçok şeyi yönetebilir.

Beynin tüm fonksiyonu kimyasal girdiler ile elektriksel sinyal çıkışı ve iletimini organize ederek ilerler. Elektriksel sinyalleri yaratmak ve yönetmek kusursuz bir enerji akışı gerektirir. Bu akış, her zaman yeterli mikrobesinlere ihtiyaç duyar. Yani akış enerjimizin yakıtı, optimal mikrobesin seviyeleridir. Yakıt eksikse, enerji eksiktir. Enerji eksikse, fonksiyon kaybı vardır.

Eğer glikozdan elde edilen enerji sinir hücreleri ve beyin bağlantıları için kullanılacağı yere ulaşmazsa, duyusal ve davranışsal sorunlar ortaya çıkar. Dehb gibi, hiperaktivite gibi, öğrenme sorunları gibi, duyu bütünleme sorunları gibi. Çünkü vücut optimal sağlık için kullanamadığı kaloriyi bir şekilde harcamak zorundadır, bu kalori hiperaktivite de fazlalıkken, doğru enerjiye dönüşememesi de beyin fonksiyonlarının eksik çalışması olarak ortaya çıkar. Motor fonksiyon eksiklikleri, öğrenme, konuşma, ifade etme, algılama eksiklikleri gibi.

Erken çocukluk dönemi, beslenme yolu ile yüksek mineral ve vitamin içerikli gıdalar ile beslenilmesi gereken dönemdir. Ama günümüzde çoğu çocuk bu yaşlarda yoğun çikolata, şeker, dondurma, kek, börek, poğaça, makarna, pilav ve patates kızartması gibi çok az besin değeri olan basit karbonhidratlı beslenmeye alıştırılır.

’Çocuğum başka şey yemiyor’’ demeyiniz. Anne karnından çıktıktan sonra o hiçbir alışkanlığı kendi kendine geliştirmez. Ona, ne empoze edilirse onu alır ve benimser. Beslenme hataları çocuğun seçiciliğinden kaynaklanmaz. Ebeveylerin ve çevrenin seçici olmamasından kaynaklanır.

Peki mineraller neden bu kadar önemlidir?

Mineraller vücudumuzdaki enzimleri aktive ederler.

Vücudumuz enzimler olmadan çalışamaz.

İstediğiniz kadar sağlıklı organlarınız olsun, eğer kimyasal bir fabrika gibi enzimleri üretemezsek, şiddetli, kronik sağlık sorunları ile uğraşmak zorunda kalırız.

Otizmli çocuklarda nörogelişimsel bozuklukların temeli;

  • mineral dengesizliğinin histon asetilasyonu
  • ve DNA metilasyonu üzerindeki etkisidir.

Çinko ve magnezyum eksiklikleri DNA demetilasyonunu ve histon asetilasyonunu yavaşlatırken, bu mineraller metiltransferaz ve demetilazın düzgün çalışması için gereklidir.

Burada mineraller kadar etkin bir faktör olarak, ağır metaller aynı etkileri yapar;  

Enzimlerde minerallerin bağlanma bölgelerinin ağır metaller tarafından işgal edilmesi, şiddetli enzim blokasyonlarını tetikler. Eğer ağır metal zehirliyseniz çok organik ve dengeli beslenseniz dahi şiddetli mineral dengesizliği yaşarsınız.

Ayrıca, epigenetik değişikliklerin yanı sıra SNP (tek nükleotid polimorfizmi) gibi genetik değişiklikler de vardır. Yani tek nükleotid polimorfizmi. Bu değişikliklerin sayısı, DNA’mızı ve histonlarımızı metilleyen enzimlerin etkisini belirler. Genlerimizin polimorfizmi üzerinde hiçbir etkimiz yok, onu ebeveynlerimizden miras alıyoruz. Ancak epigenetiği çok iyi etkileyebiliriz ve burada uygun bir mineral kaynağı, özellikle dengeli bir beslenme önemlidir.

Otizmli çocuklara uygulanan kısıtlayıcı eliminasyon diyetleri, beslenme yolu ile mineral tedarikini sınırlayan önemli bir başka faktördür. Özellikle gluten ve kazein kısıtlamasından kaçarken beslenmeye dahil edilen bir çok sebze ve meyvenin yüksek oksalat içeriği, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak kadar ağır sonuçlar doğurur.

Oksalatın şiddetlenmesiyle, oksalat kristallerinin bağırsağı ve beyni tahribine ek, çocuklar besin mineralleri açısından daha fakir bir tedariğe sahip olacaklardır. Oksalat kristalleri bütün önemli kofaktör mineralleri tüketecektir. Kristallerin sürtündüğü her yer, bir zımpara ile zımparalanmış gibi doku tahrişine sebep olacaktır. İşte size yüksek hisatamin tepkisi.

Eliminasyon diyetleri tedaviler için büyük katkı sağlar, ama ne yaptığınızı iyi biliyorsanız. Gluten ve kazeinden kaçan çocukların çoğu oksalat tuzağında hapsolur. Ve ne yazık ki şimdilik ülkemizde, bunun tehlikesinin farkında olan, benden başka başka birini bulamayacaksınız. Tıpkı bir zamanlar ağır metal hasarının ciddiye alınmadığı, şimdiyse sağlık gündeminin merkezinde olduğunun yaygın biçimde farkedildiği gibi, oksalat konusu da birkaç yıl sonra çok konuşulacak.

6-7 yıllık hastalık ve ondan çıkış yolculuğumda, uzun süre gluten ve kazein eliminasyonları uygulayarak bu tuzağa bende düştüm. Çünkü neredeyse tüm yüksek oksalat besinleri, çok sağlıklı bilinen besinler. Yanlış anlaşılmasın, gluten ve kazein yenmesini desteklemiyorum, sadece bunu yaparken fark etmeden başka bir yanlışın içine düşmenin neredeyse zaruri olduğunu ve bunu farketmenin büyük sağlık kazançları sağlayacağını vurgulamak istiyorum. Merak edenler için yazayım evet oksalat diyetindeyim. Gelecek yıllarda bunun önemi farkedilecek. Oksalat, tıpkı ağır metaller kadar şiddetli sağlık düşmanıdır.

Saç mineral analizleri bize kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, demir, bakır, çinko, krom, selenyum gibi faydalı mineral durumunu ve ağır metallerin içeriğini birlikte gösterir. Testlerde ağır metalleri sıklıkla göremeyiz, ama metaller minerallerin yerine geçtiği için, mineral okumayı bilen bir uzman derin dokulardaki gizli ağır metal sevilerini tahmin edebilir, hatta uygun testler ile gizli cıva toksisitesini mineralleri sayarak tespit edebilir.

Bu testlerdeki mineral seviyeleri, olumsuz sağlık koşullarının sebepleri için muazzam bir veri deposu gibidir.

Faydalı mineraller, metabolizmamız için gereklidir, ama aynı faydalı mineraller doğru akış, transfer ve depolanma yapılamazsa – ki metaller bunu engeller- zarar verici olabilirler. Örneğin, kalsiyum kemiklerin ve dişlerin uygun mineralizasyonu için önemlidir. Bununla birlikte, çok az insan kalsiyumun dokulara nüfuz ettiği ve çok fazla hasara neden olabileceği “trans-mineralizasyon” etkisi yapabileceğini veya aterosklerotik plakların mineralizasyonunu hızlandıracağını, beyindeki kalsiyum fazlasının glutamatı şiddetlendirerek, denetimsiz duyguları ve davranışları şiddetlendirebileceğini bilir.

Bu nedenle metabolizmayı tıkayan ağır metalleri detoks etmek kadar, bazen faydalı mineralleri de detoks etmek gerekir.

Bakır toksistesi ile gerçekleşen denetimsiz duygular da buna bir örnektir. Eğer varsa toksik bakırı detoks etmek, özellikle genç kızları ve kadınları şiddetli psikozdan kurtaracak kadar, muazzam etkiye sahiptir.  

Minerallerin birbirlerine olan oranları, daha güçlü veriler sağlar. Çoğu testte optimal sodyum, optimal potasyum ölçülür. Ama sodyumun potasyuma oranı neredeyse tüm kronik hastalarda bozuktur. Cıvanın iyon kanallarının çalışmasını bozduğunu hatırlayınız. Optimal görünen sodyum ve potasyuma rağmen, bozuk sodyum—potasyum oranı aslında yaşam ölüm oranımızdır. Hücrelerin elektriksel sinyalleşme kapasitesinin oranıdır.

Her metal bir veya birkaç mineralin antagonistidir.

Mesela magnezyum, cıvanın bir antagonistidir. Bir magnezyum eksikliği, vücuttaki cıva birikintileri için risktir. Veya yüksek kalsiyum alımı, metilasyon üzerinden çinkonun bağırsak emilimini azaltır.  Kadmiyum çinkoyu taklit eder ve çinkonun kullanıldığı enzimleri bloke eder. Kurşun, kalsiyum yerine kemiklere emilir. Ve benzeri birçok bağlantı bulunur.

Yani ne kadar çok süt ürünü yersek o kadar az çinko emeriz. Ya da ne kadar az çinko varsa kalsiyum yerine o kadar çok kurşun emebiliriz. Bu şiddetli sindirim sorunlarına sebep olacaktır, çünkü ne kadar az çinko emersek o kadar az mide asiti üretiriz. Çoğu laktoz intoleransı çinko eksikse aslında mide asiti eksikliği olabilir.

Herşey herşeyle ilişkilidir. Bu yüzden bu ilişkilerin farkında olan bir uzmanla çalışınız.

Mineral dengesizliğine yol açan en yaygın faktörler :Mineraller açısından fakir olan kötü beslenme,
Enzimlerdeki minerallerin yerini alan ve emilimini engelleyen ağır metal birikimi

Bağırsak disbiyozu, emilim ve yetersiz sindirim
Mineralleri özellikle magnezyum ve çinko seviyelerini tüketen stres
Mineralleri tüketen kronik bakteriyel ve viral enfeksiyonlar
Ağır metallerle sertleştirilmiş margarin ve bitkisel yağ gibi toksik gıda katkı maddeleri tüketmek
Klor, alüminyum, flor veya bazen bakır ile kirlenmiş içme suyu tüketmek
Egzersiz ve uyku eksikliği ile karakterize yaşam tarzı

Dr A.Romaniuk; ” Beyinleri Açlıktan Ölen Çocuklar” kitabında, otizmin ciddi olarak beyne yetersiz mikrobesin transferi ve depolanması kaynaklı olduğunu yazar.

  • ‘’Bu çocuklarda temel sorunun, makro besin eksikliği değil, bağırsak disbiyozu, sızdıran bağırsak, hazımsızlık ve emilim bozuklukları ile ilişkili dengesiz mineralizasyonu yartan sebepler ‘’ olduğunu anlatır.
  • Ağır metaller, minerallerin yerine geçip onları taklit ederek, sindirimi ve enzimleri, bağırsak sağlığı ve emilimini, başrolü oynayarak bozar.
  • Bu sorun, otizmli çocuğu olan ailelerde, kötü beslenme alışkanlıkları ile daha da artmaktadır.

 

Mineral testleri sağlık hakkında neleri gösterebilir:

Toksik ağır metal içeriğini
Mineral eksikliği ve bozulan mineral oranlarına bağlı dengeleri:

Adrenal bez aktivitesi.Tiroid bezi aktivitesi.

Kan şekeri dengesi. Karbonhidrat tolerans düzeyi, glukoz intoleransı ve hipoglisemi.
Metabolik tip: hızlı, yavaş veya karışık tip.Otonom sinir sisteminin dengesi: sempatik veya parasempatik sinir sistemi.
Protein metabolizması: katabolizma vs. anabolizma.Enerji seviyesi.Antioksidan koruma seviyesi.
Her insanın farklı bir eksikliği vardır ve bu durum mineral analizi yardımı ile belirlenebilir. Bir çocuğun hipotiroidizm tedavisi görmesi gerekebilirken (tiroid hormonu eksikliği bazı çocuklarda otizm semptomlarına yol açabilir) ve başka bir çocuğun antioksidan korumasını artırması gerekebilir.


Mineral, glikoz veya hormon seviyelerindeki büyük dalgalanmalar, beyin de dahil olmak üzere birçok hassas organ için ciddi sonuçlar doğurabilir.

Kan sadece bir taşıma sistemidir. Bu yüzden kandaki mineral seviyesi mümkün olduğunca sabittir. Eğer kandaki kalsiyum seviyesi normal eşiğin altındaysa kemiklerden kalsiyum çekilir. Bu olduğunda kişi osteoporoz geliştirebilir, ancak kan serumundaki kalsiyum seviyesi normal olacaktır. Kandaki magnezyum seviyeleri de normal olabilirken doku seviyeleri yetersiz olabilir, bu da dinlenmede, sakinleşmede zorluk ve ağır metal detoksifikasyon zorluğu gibi sorunlara yol açabilir. Yani kan bizi hayatta tutmak için ihtiyaç duyulan mineralleri dokularda eksiklik yaratmak pahasına çeker. Çünkü dolaşım sistemi optimal çalışmazsa yaşayamayız. Ama dokularda tükenen mineraller ağır kronik sorunlar olarak bize dönüş yapar.
Saç, fazla olan minerallerin iletildiği bir dokudur. Vücudumuzda çok az miktarda bulunanlar saça salınmaz. Saç, diğer dokular gibi bir mineral deposudur. Minerallerin “stoğu düşükse”, bunu kan kök hücrelerinde değil, saçta görürüz. Ağır metaller ise vücutta birikim yaptıkları için saçtan kolaylıkla atılamaz.
Kanda incelenen minerallerin içeriği günün saatine, daha önce ne yediğimize, aktivitemize, hatta kan alırken ruh halimize bile bağlı olabilir. Saçlarımız ise vücudumuzdaki minerallerin son 2-3 aydaki resmini verir.

Ağır Metal – Mineral Testleri Ve Yorumları, Detoks Ve Kaçınılması Gereken Destekler İçin, İhtiyacı Olanlara Naturopatik Eğitim Ve Danışmanlık Verilmektedir.

You may also like...

Subscribe
Bildir

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Sohbeti Başlat
1
Sorularınızı bana yazabilirsiniz
Merhaba, merak ettiklerinizi buradan bize yazabilirsiniz